-İmparatorlukların tarihsel miadı dolmuştu…

-Farklı milli kimliklerin uyanışını engellemek mümkün değildi…

Çünkü 1789 Fransız devrimi ve yükselen kapitalizmin yarattığı dünya konjonktürü, ulus devletlerin önünü açmıştı.

Ve yükselen kapitalist dünya, yeni konjonktüre göre dünyayı yeniden paylaşmak istiyordu.

Osmanlı toprakları, bunun için büyük bir hedefti.

Ve de tarihi şartlar; yaşayabileceği süreyi doldurmuş olan Osmanlı İmparatorluğunun parçalanma ve dağılma sürecini yaratır olmuştu.

-Balkan Savaşı ve Birinci Dünya Savaşı ile topraklar kaybedilmiş, Sevr Antlaşması ile Osmanlı coğrafyası hızla paylaşılmıştı.

-Anadolu bile paylaşılmış ve de Osmanlı İmparatorluğu’nun yaşama şansı ve yeniden inşa şansı kalmamıştı.

İşte o gün bu oluşumları görebilmek, tarihi diyalektiği doğru okumak gerekiyordu.

Görüldü ve de okundu.

***

Ve o ses ilk kez, Amasya’dan yükselir oldu.

19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal’in önderliğinde, 22 Haziran 1919 günü Amasya’dan duyuruldu.

Ve “Vatanın bütünlüğü, milletin bağımsızlığı tehlikededir” denildi.

Ve “İstanbul hükümeti sorumluluğunun gereğini yerine getirememektedir” denildi.

Ve “Milletin bağımsızlığını, yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” denildi.

Ve de bunun için, “Her türlü baskı ve kontrolden uzak milli bir heyetin varlığı zaruridir” denildi.

Tamimi” olarak bilinen bu ses, 23 Temmuz’da Erzurum’da, 4 Eylül’de Sivas’ta daha da yükselerek, emperyalist işgale karşı bir “Kutsal İsyan” çağrısı oldu.

İşte 23 Nisan 1920, bu Kutsal İsyanın siyasi rotasını belirleyen ve milli iradenin temsili olan bugünkü adıyla TBMM’nin, Ankara’da açılışının ilk günü olmuştu.

Ve de o gün yükselen bu sesler, inşa edilecek bir ulus devletin, kurulacak çağdaş bir cumhuriyetin geri dönüşü olmayan ayak sesleri olmuştu.

***

Peki, 23 Nisan nasıl bayram oldu?

Gün 23 Nisan 1921’dir…

Yani egemenliğin monarşiden millete geçişinin birinci yıldönümü…

Ve de ülke işgal altındayken cumhuriyetin temellerinin atıldığı, ilk kazmanın vurulduğu günün birinci yıldönümü…

Meclis’e bir kanun teklifi sunulur. 23 Nisan’ın “Milli Bayram” olması istenir. Teklif onaylanır. Ve 23 Nisan “Milli Bayram” olur.

1 Kasım 1922’de ise saltanat kaldırılır.

Ve 1 Kasım, “Hâkimiyet-i Milliye Bayramı” olarak ilan edilir.

Ama zamanla 23 Nisan Milli Bayramı, “Milli Hâkimiyet Bayramı” olarak kutlanmaya başlanır, 1 Kasım kutlamalarından vazgeçilir.

Ve bu bayramın adı, 1935’te “Ulusal Egemenlik Bayramı”, 1981’de ise “23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı” olur.

Çünkü Atatürk, Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum günü olan bu bayramı, özellikle milletin geleceği olan çocuklara armağan etmiştir.

***

İşte Cumhuriyet; o gün emperyalizme başkaldıran Türk’üyle, Kürt’üyle, Çerkez’iyle, Laz’ıyla, Alevi’siyle, Sünni’siyle kutsal bir isyanın kıvılcımını yakan 23 Nisan 1920’deki oluşumun üzerine inşa edilmişti.

Ve 23 Nisan1920’de açılan bu meclis, kurtuluş savaşının rotasını belirleyen siyasi merkezi olmuştu.

Ve de 23 Nisan 1920’de açılan bu meclis, Anadolu halk hareketinin siyasal örgütlenmesinin ilk adımı olmuştu.

Bugün, bu bayramın 100’üncü yıldönümüdür.

Bu mutlu gün herkese kutlu olsun.