İlk öğretmenliğime 1961 yılında başlamıştım. 18 yaşında olmama karşın yaşımdan da küçük görünmem nedeniyle köylü bana “Tıfıl Muallim” yani ‘çocuk öğretmen’ sıfatını yakıştırmıştı. Köy içinde kiraladığım bir odada kalmıştım. İlk öğretmenlik yılımın 23 Nisan Bayramı kutlamasının üzerinden (1962) tam 54 yıl geçmiş. Aşağıya aldığım yazı, bu bayram kutlamasıyla ilgili. Daha dün gibi. Bize bu günleri veren başta Ulu Önderimiz Mustafa Kemal Atatürk’ümüz olmak üzere onun silah arkadaşlarını, kanları ve canlarıyla bu toprakları bize vatan yapan dedelerimizi saygı ve rahmetle anıyor; aziz ruhları önünde saygıyla eğiliyorum.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve çocuk Bayramı da çocuklarımıza ve ulusumuza kutlu olsun diyorum.
DAHA DÜN GİBİ
Nisan 1962
23 Nisan Bayramı hazırlığına günler önce başlamıştım.
Öğrencilerimin başarılı olanlarına günler öncesinden şiirler vermiştim ezberlemeleri için. Onlar da kısa sürede ezberlemişlerdi bayram şiirlerini. Bayramın heyecanı ve coşkusu sarmıştı onların yüreklerini.
Bu arada tüm öğrencilerimin ellerinde kağıt bayraklarla bayrama katılması düşüncesi doğdu kafamda. Şimdiki gibi farklı boyutlarda ne kağıt ne de bez bayraklar yoktu o zamanlar. Okullarda ya da resmi kurumlarda bayrak serenlerine çekilen şal bayraklar vardı. Belki söz konusu ettiğim o küçük kağıt bayraklar kasaba kırtasiyecilerine bile ulaşmıyordu henüz. Kitap ve defter kaplamada kullandığımız kırmızı kağıtlarla ay yıldızlar için beyaz kağıt ve yeteri oranda da yapıştırıcı alırsam bu bayrakları ben yapabilirdim.
Okulun alt yanındaki bahçe kıyısında öğrenci velilerimden birisi iki kavak kesmiş dallarını da kıyıya yığmıştı. Kendisine rica ederek 65- 70 tane uygun çubuk ayırdım. Bu ince kavak dalları öğrencilerime yapacağım bayraklar için iyi sap olurdu.
Ertesi gün Cumartesi.
Öğle sonu tatil. Bayrak töreninin ardından öğrencileri paydos ediyorum
Eve uğradıktan sonra oda kapısını kilitleyip düşüyorum Sungurlu yoluna. Hava güzel yerler kuru. Bir buçuk saatte indiğim Ankara yolunda da fazla beklemiyorum. Bir kamyonun sürücü yanında Sungurlu’ya ulaşıyorum. Önce bir aşevinde karnımı doyuruyorum. Ardından bakkalım Hasan B’ye uğruyorum. Gerekli ihtiyaçlarımı ve bayrak yapma malzemelerini alıyorum.
O gün köye döndükten sonra, akşam yoğun bir tempoyla bayrak yapımına koyuluyorum. Önce bayrak saplarını hazırlıyor; ardından makasla kırmızı kâğıtları bayrak ölçülerine uygun olarak 15’e 25 santimetre çapında kesiyorum. 25 santimetrenin 4 santimetresini sapa yapıştırma payı olarak tasarlıyorum. Bayrak kısmını da 15’e 21 santimetre olarak ayarlıyorum. Ay ve yıldızların ölçülere uygun olması için de oldukça özen gösteriyorum. Bu tür işlere elim yatkın olmasına karşın, yine de beni oldukça uğraştırıyor. Öğrenci sayıma uygun 66 bayrak kâğıdını hazırladıktan sonra, 132 tane ay’la, yıldızın kağıtlarını tek tek makaslamak çok zaman alacağı için, dördünü beşini bir arada kesiyorum. Bitirdiğimde ise, zorlama sonucu makas tutan parmaklarımın oldukça acıdığını duyumsuyorum. Ama dert değil. Değil mi ki, öğrencilerimi sevindirip onları mutlu edeceğim.
21-22 Nisan akşamları da ayları ve yıldızları yapıştırıp, hazırladığım bayrak saplarını takıyorum. Bu işi başarmanın mutluluğu, yorgunluğumu unutturuyor. Öğrencilerimi, dillerinde ulusal marşlarımız, ellerinde bayraklarla bayram yürüyüşünde düşlüyorum. Yüzüme, mutlu bir gülümsemenin sıcaklığı yayılıyor. Bayram sabahı yapacağım şaşırtının (sürprizin) onları nasıl sevindirip, mutlu edeceğini düşündükçe ben de heyecanlanıyor, mutlanıyorum doğrusu. O nedenle gece sabaha kadar rahat bir uyku çekiyorum.
(SÜRECEK)