Yıl 1943. Cumhuriyetin 20. Yıldönümü yaklaşıyor. İlkokul 3. sınıftayım. Heyecanla bekliyoruz. Çünkü 10. yıldaki kutlamalara şahit olamasak bile “Onuncu Yıl Marşı”nın bestelendiğini, sonu 0, 5 gibi rakamlarla biten yıldönümlerinin daha coşkulu kutlandığını biliyoruz.

Onuncu Yıl Marşı demişken; sözlerini Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel yazmış, bestesini Cemal Reşit Rey yapmış. Besteleme sürecinde Cemal Reşit’in, kendisi gibi müzisyen olan ağabeyi Ekrem Reşit’e besteyi beğendirmekte çok zorlandığı söyleniyor. Uzun çalışmalar sonunda Mehter Marşı’nın ritmine benzer bir ritim yakalayarak, kolay öğrenilen, kolay söylenen bu marşı üretmiş. Daha sonraki yıllarda 50. Yıl marşı, 75. Yıl marşı çalışmaları oldu. 50. Yıl marşı 1973 yılında ulusal bir yarışma ile seçilmişti. Sözlerini şair Bekir Sıtkı Erdoğan yazmış, bestesini Necil Kazım Akses yapmıştı. Güçlü, milli duyguları uyandıracak bir melodiye sahipti ama profesyonel olmayan bir kişinin söylemesi zordu, halk tarafından pek benimsenmedi. Yaşı yetse bile bir çok kişi bu marşı bugün hatırlamıyor bile.

75. Yıl marşına gelince; arşivlere baktığımızda böyle bir marş için siparişler verildiğine, aslında kazanmayan bir marşın seçilmiş gibi ortaya çıkarılıp tepkiler olunca geri çekildiğine dair can sıkıcı yazılar var. O günlerde ülkemize yakışır bir ürün çıkmayınca 10. Yıl marşının Cumhuriyet marşı olarak benimsenmesinin önerildiğini görüyoruz. Nitekim, 1998 yılında, Onuncu Yıl Marşı, dönemin Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın onayı ve genelgesiyle Cumhuriyet Marşı olarak tescil edilmiş durumda. Evet, sonuçta 10. Yıl Marşı İstiklal Marşı’mızdan sonra en önemli milli marşımız. Hatta söylenişinin kolaylığı bakımından halk tarafından daha istekle okunduğu bile söylenebilir. Maçlarda, konserlerde ve hatta düğünlerde coşkuyla bağırıldığına şahit oluyoruz “Türke durmak yaraşmaz… Türk önde, Türk ileri….” diye. Birlik ve beraberlik duygusunu yaratmada müthiş bir etkisi var…

1943’e dönecek olursak, 10 yaşında çocuklardık ve “Acaba 20 yıl kutlamaları nasıl olur?” diye konuşuyorduk ki İsmail Hasret isimli bir sınıf arkadaşımız “Bu yıl böyle şeyler beklemeyin. Ülke sıkıntıda” dedi. Bizim nesilde sınıfta yaşça büyük arkadaşlarımızın olması sıkça rastlanan bir durumdu. Çeşitli nedenlerle okula gidemeyen çocuklar imkan oluştuğunda tekrar eğitimlerine başlarlardı. İsmail de bunlardan biriydi. Kendisini iyi yetiştirmiş, olaylara bizden daha olgun bakma yetisine ulaşmış bir arkadaşımızdı. Haklıydı. Çünkü o günler 1942’de başlamış olan, daha sonra 1946 yılına dek sürmesine şahit olduğumuz “Ekmek Karnesi” günleri. Yokluk günleri. Erkeklerin 40 yaşında ikinci defa askere çağırıldığı günler.. Gerçekten de o yıl 20. Yıl kutlamalarının pek de coşkulu geçtiği söylenemez.

29 Ekim 2020 Cumhuriyetimizin ilanının 97. yıl dönümü. 100. Yıla az kaldı. Değerinin ne kadar farkındayız? Bilemiyorum ama bu tür kutlamaların önemli olduğu kanısındayım. Pandemi, ülkenin içinde bulunduğu ekonomik koşullar gibi olumsuz faktörler var. Ama hayatımızda her zaman olumsuzluklar olacak. Çeşitli sıkıntılı dönemlerden geçeceğiz. Bir kutlama yapmak için ille de büyük kalabalıkların bir araya gelmesi, büyük paralar harcanması gerekmiyor. Herkesin balkonuna asacağı bir bayrak, bir çok kişinin planladığı gibi saat 19.23’te balkonlara çıkıp İstiklal Marşı’nı, 10. Yıl Marşı’nı söylemek milli birlik ve beraberliğimizi hissetmek için güzeldir.

Umarım bu yazının basıldığı 30 Ekim 2020 gününden bir önceki gün bu coşkuyu hissetmiş, çocukluğunuzdaki bayramlardaki gibi gözleriniz dolarak marşlarımızı söylemiş, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını minnetle anmışsınızdır.

En güzel günler sizin olsun.