Şûraya damgasını vuran, "ilkokul 1-2-3'e din eğitimi" ve "Osmanlıca" hakkında alınan kararlar ile "karma eğitim" tartışması oldu.
Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, "179 tavsiye kararı alındı. Bu kararlardan 176 tanesi hiç konuşulmuyor" dedi.
Sayın Bakan belki haklıdır; ama bilmelidir ki, itiraz edilen kararların ideolojik ve siyasal bir yanı vardır, laik değerleri tahrip eden bir zihniyetin ürünü olduğu görülmüştür.
Özellikle de Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın "İsteseler de istemeseler de bu ülkede Osmanlıca öğrenilecek ve öğretilecek" ifadesi ile Osmanlıca vurgusu, Cumhuriyet karşıtı bir tehlikenin işareti olarak endişe yaratmıştır.
Yani bu konularda alınan kararlar, tavsiye de olsa gelecek açısından önemli ve de bir o kadar sakıncalı kararlar olmuştur.
* * *
"Dedelerimizin mezar taşlarını bile okuyamıyoruz" diyerek sunuldu Osmanlıca.
Başbakan Davutoğlu, "Mezar taşlarını okuyamayan bir nesil tarihini bilemez" diyerek sahiplendi bu sunuyu.
Oysaki Osmanlıcanın zorunlu ders olması ne mezar taşlarını okumaktır, ne Osmanlıcaya ne de Osmanlıya sahip çıkmaktır.
Evelemenin gevelemenin de bir anlamı yoktur beyler. Bu, Osmanlıca ve de Osmanlı üzerinden laik sistemle bir hesaplaşmadır. Verilen mesaj budur.
Çünkü Osmanlı'ya yönelme, Cumhuriyete itirazın kaynağı olmuştur.
Elbette, Osmanlı bu toplumun geçmişidir. Elbette, Osmanlıca bu toplumun geçmişinin resmi dilidir. Arapça ve Farsçadan oluşan, Arap alfabesini kullanan ve de bugün yaşamayan bir dildir.
Ama Anadolu'nun halk dili olmamıştır, olamamıştır Osmanlıca.
Anadolu halkının dili Karacaoğlan'da, Pir Sultan'da yaşayan dildir. Anadolu halkının dili Köroğlu'nda, Dadaloğlu'nda yaşayan dildir; Kaygusuz Abdal'da, Kazak Abdal'da yaşayan dildir.
Yani halk şairlerinin sözünde, halk ozanlarının sazında yaşayan dildir Anadolu'nun dili.
Ve bu toplumun, yaşayan ve de bugün yaşatılan dille bir sorunu yoktur, olmamıştır.
Bu toplumun Osmanlıca ile de bir sorunu olmamıştır. Çünkü Osmanlıca ona hep uzak olmuştur.
Yani sorun, ne bu toplumun geçmişine ne de bu toplumun geçmişteki diline itiraz değildir.
Sorun, AKP iktidarının Cumhuriyetle sorunu var algısından kaynaklanan bir itirazdır.
Ve de bugün, tarihsel sürecini tamamlamış Osmanlıyı ve Osmanlıcayı siyasi bir malzeme gibi kullanır olmak, bu değerlere bir saygısızlıktır.
* * *
Bu toplum, din eğitimine de karşı değildir. Ama zorunlu olmasına bir itirazı vardır bu toplumun.
Bu itiraz; laik düşüncenin ötelenmesine, bir kesimin ötekileştirilmesine itirazdır.
Bu itiraz; din eğitiminin, Cumhuriyet karşıtı bir arka bahçe olarak kullanılmasına itirazdır.
Bu itiraz; biat ve itaat kültürünü yerleştirmeye, yani kul olan bir nesil yetiştirmeye itirazdır.
Ve bu itiraz; tek tipliliğe itirazla beslenenlerin, din eğitimi ile yeni bir tek tip yaratıyor olmasına itirazdır.
Din eğitimi Avrupa ülkelerinde de vardır. Ama seçmelidir, isteğe bağlıdır.
Yani Şûrada alınması gereken karar, Türkiye'de de din eğitiminin isteğe bağlı ve seçmeli olması idi.
* * *
Eğer evelemeden gevelemeden ifade etmek gerekirse:
-Din eğitimi ve Osmanlıca, laik sisteme itiraz edenlerin bilinçaltının dışa vurumudur.
-Cumhuriyetle bir kavganın ve yeni bir kamplaşmanın fitilini ateşlemektir.
Şûradaki genel iradenin bu kararlara onay verişi ise milli eğitimdeki bir zihniyetin yansıyan görüntüsüdür.
Öyle ki, 91 yıllık Cumhuriyetin 91'inci yılında "karma eğitim" bile tartışılır olmuştur.
Galiba görülmesi ve tartışılması gereken Osmanlıca değil, din eğitimi değil, arkasındaki işte bu derin zihniyet olmalıdır.