Aslında bu kalkışmanın arkasındaki derin irade kimdir, bilemiyoruz! Bize görünen yüzü, bir cemaatin iktidarı almak için kanlı bir kalkışmasıdır. Gerçek bu görünen midir, bilemiyoruz!
Zaten hiçbir darbe ve müdahalenin arkasındaki irade sorgulanmamıştır bu ülkede.
Ama bir halk deyimi vardır, "Bir musibet bin nasihatten iyidir" diye.
İşte bunun için soralım dedik, "15 Temmuz bir milât olabilir mi?" diye.
Ya da şöyle de sorabilirdik bu soruyu, "15 Temmuz Demokratik bir Türkiye için mi, Teokratik bir Türkiye için mi ya da Otokratik bir Türkiye için mi milât olabilir?" diye.
Çünkü 93 yıl önce 100 binlerce şehit kanı üzerine kurulmuş bu Cumhuriyet, 15 Temmuz
2016 günü çok karanlık bir gün yaşamış ve büyük bir tehlikenin eşiğinden dönmüştür.
***
25 Temmuz 2016 tarihli yazımın sonunda:
"Eğer bu kanlı kalkışmadan bir ders çıkarılacaksa, bu iktidarın yapması gereken:
-Demokratlarla barışmalıdır, laiklerle barışmalıdır.
-Kemalistlerle barışmalıdır, Cumhuriyetçilerle barışmalıdır.
-Ve de solla barışmalıdır.
Peki, böyle bir şey mümkün müdür? AKP iktidarının kimyası buna uygun mudur?
Öyle görünmüyor ama öyle olmalıdır. Çünkü bu ülkenin geleceği, ancak ve ancak bu barış üzerine inşa edilebilir" demiştim.
***
O halde bir kez daha soralım: "15 Temmuz, demokratik Türkiye için bir milât olabilir mi?"
Olabilir de olamaz da... Ama olması gerekir mi? Gerekir.
Eğer 17 gündür meydanların kalbinde atan rüzgâr, gerçek bir demokrasi rüzgârı ise...
Eğer AKP iktidarı başta olmak üzere, tüm siyaset bu mesajı alabilmiş ise...
Yani bu kanlı kalkışma, Türkiye'de siyasi taşları yerinden oynatmış ve de ezberleri az
da olsa bozmuş ise...
Eğer o gün 12 Eylül'ü alkışlayarak biat eden iş dünyası, 12 Eylül'ü çiçeklerle kutlayıp
başarı dileklerini sunan basın dünyası, bugün verdiği darbe karşıtı duruşlarında samimi ise... Ve AKP iktidarı ve bu ülkenin tüm siyaseti ve de bu ülkenin tüm güç odakları;
-Bu toplumun yalnız laiklerden, yalnız muhafazakârlardan ibaret olmadığını,
-Bu toplumun yalnız sağcılardan, yalnız solculardan ibaret olmadığını,
-Bu toplumun yalnız Sünnilerden, yalnız Alevilerden ibaret olmadığını,
-Bu toplumun yalnız Türklerden, yalnız Kürtlerden ibaret olmadığını,
Yani bu toplumun bir Anadolu renkleri olduğunu görerek, meydanlardan yükselen demokrasi sesini, birlikte yaşayabilecek siyasal ve sosyal bir iklime dönüştürebilirse, elbette 15 Temmuz "Demokratik Türkiye" için bir milât olabilir.
***
Peki, böyle mi görünüyor? Hayır.
Ordusundaki generallerin üçte biri tutuklanmış, 70 bin kamu personeli açığa alınmış, yargıçların önemli bir bölümü görevden uzaklaştırılmış, yüzlerce okulun kapısına kilit vurulmuş bu ülkede:
-Toplum yeni bir korku tüneline girer gibidir.
-Medya susturulur, hukuk kenara itilir, Batı'dan uzaklaşılır gibidir.
-Eleştiriler dinlenmez, düşmanlık olarak algılanır gibidir.
Ve bugün:
-Üniversiteler tedirgindir.
-Eğitim dünyası tedirgindir.
-Yargı tedirgindir.
-Bürokrasi tedirgindir.
-İnanç grupları tedirgindir.
-Ordu yeniden dizayn edilirken ordu tedirgindir.
- Kılıçdaroğlu'nun, Bahçeli'nin, Demirtaş'ın endişeleri paylaşılmaz gibidir.
Yani özetlersek:
Cemaat kalkışması nedeniyle orduda, yargıda, eğitimde ve genel bir ifadeyle toplumsal hayatın her alanında, telafisi mümkün olmayacak bir tahribat yapılacağı endişesi var gibidir.
İşte bugün AKP iktidarının yapması gereken, bu endişeleri paylaşması ve bu endişeleri yok edecek bir süreci, yani "Demokratik Türkiye" için bir süreci başlatması olmalıdır.
İşte o zaman, Cumhuriyet tarihinin bu en karanlık gününde 15 Temmuz tarihi "Demokratik Türkiye" için bir milât olabilecektir.
Peki, olabilir mi? Bilemiyoruz ama olması gerekir diyoruz.
***
Elbette hem iktidarın, hem muhalefetin, yani genelde tüm siyasetin ve de bu toplumun, bu ülke neden sorunludur, neden sorunlarını çözememektedir, bir sorgulaması gerekir.
Bir başka yazının konusudur bu.