12 Mart 1921 ve 12 Mart 1971...
Biri İstiklal Marşı'nın kabul edildiği gün, diğeri muhtıranın verildiği gün...
Biri emperyal işgale Anadolu'nun gürlediği gün, diğeri emperyalizme başkaldıranların ezildiği gün...
Biri bağımsızlık seslerinin yükseldiği ve yükseltildiği gün, diğeri bir kuşağın imha edildiği gün...
Oysaki o kuşak ülkesini satmamış, emperyalizme boyun eğmemişti.
O kuşak "Kahrolsun Emperyalizm" demiş, "Bağımsız Türkiye" demiş, "Amerikan Üslerine Hayır" demişti.
Ve de o kuşak, "Emek En Yüce Değerdir" demişti.
Yani onlar, emeğe saygı duyan, bu emeğin üzerine oturmak isteyen emperyal güce itiraz eden, 1921'in ruhunu yeniden yükseltmek için milli duyguları kabarmış bir kuşaktı.
***
Ve de onlar, İhsani'nin ağzından;
"Sorumluyum ben çağımdan
Düz ovamdan dik bağımdan
Sömürgeni toprağımdan
Sürene dek yazacağım" demişti.
***
Onlar, Mahzuni'nin ağzından;
"Türk milleti, Türk milleti
Nerden gelmiş elin iti
Bu gidişin sonu kötü
Amerika katil, katil" demişti.
***
12 Mart'ın hedefi işte bu oldu.
ABD karşıtlığının kırılması, toplumsal uyanışın susturulması, özellikle de yükselen milli refleksin bastırılması...
Bu kuşak, yani 68 kuşağı bunun için yok edilir oldu.
***
Oysaki onlar, Ruhi Su'nun sazından: Pir Sultan'ı, Köroğlu'nu dinlemişti. Karacaoğlan'ı, Dadaloğlu'nu dinlemişti. Yunus'u dinlemişti.
Ve de seferberlik türkülerini dinlemişti.
***
Ve onlar, Nazım Hikmet'ten:
"Dörtnala gelip uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket bizim" demişti.
***
Evet, o gün böyle bir kuşak imha edilmişti.
İşte o kuşağın duygusunu, düşüncesini, inancını, sevdasını ve de verdikleri kavganın, ödedikleri bedelin özünü, iskeletini, çatısını oluşturan bir söz:
"İsteseydik, diplomalarımızı mor binlikler getiren birer senet gibi kullanırdık... Mimardık, mühendistik, doktorduk, avukattık... Yazlık, kışlık katlarımız, arabalarımız olurdu... Ama yüreğimiz işçiyle birlikte attı. Köylüyle birlikte attı" demişti Deniz Gezmiş.
12 Mart'la söndürülmek ve sindirilmek istenen ruh, işte bu idi.