Bu ülkenin kurucu değerlerini ayağa kaldırmak isteyen yurtsever bir kuşağın imha tarihi...
Ülke topraklarının ABD ve NATO üsleriyle dolduruluşuna itiraz eden, başkaldıran 68 kuşağının yok ediliş tarihi...
Yani 12 Mart 1971... Yani muhtıranın verildiği gün...
Zaten bu ülkede bütün muhtıralar Atatürkçülük adına verilir, darbeler de Atatürkçülük adına yapılır.
Darbeler için gerekçe de hazırdır.
-Ya komünizm tehlikesi vardır ya irtica.
-Ya bölücülük tehlikesi vardır ya anarşi.
* * *
Önce toplum Atatürk yolundan çıkarılır! Cumhuriyet tehlikede denilir! Darbelerin ya da askeri müdahalelerin yol taşları döşenir. Yani gerekli tüm ortam hazırlanır.
Sonra daha büyük Atatürkçüler gelir; Atatürk adına Cumhuriyetin yönetimine el konulur, ya da gerekli balans ayarı yapılır.
Radyodan bildiriler okunur. Gerekirse Hasan Mutlucan yatağından kaldırılır, kahramanlık türküleri okunur.
Rahmetli 12 Mart muhtırasında yoktu ama 12 Eylül darbesinde vardı. "Kendi sesimle kendimi uyandırmaktan bıktım artık" demişti.
Ve Atatürkçülüğü kurtarmak adına demokrasi askıya alınır. Gerekirse anayasal düzen lağvedilir. Konuşanlar susturulur. Ülke kapalı ve açık bir cezaevine çevrilir.
* * *
Nitekim öyle de oldu.
"...Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülmüştür" denildi.
"...inkılâp kanunlarını uygulayacak kuvvetli ve inandırıcı bir hükümetin demokratik kurallar içinde teşkili zaruri görülmektedir" denildi.
"Bu husus süratle tahakkuk ettirilmediği takdirde Türk Silahlı Kuvvetleri, kanunların kendisine vermiş olduğu 'Türkiye Cumhuriyetini korumak ve kollamak' görevini yerine getirerek, idareyi doğrudan doğruya üzerine almaya kararlıdır, bilgilerinize..." denildi.
Genel Kurmay Başkam Memduh Tağmaç ve kuvvet komutanları tarafından Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay'a sunulan muhtıra, tanklarla çevrilmiş mecliste okundu.
Başbakan Süleyman Demirel ve hükümeti istifa etti. Demirel şapkasını aldı gitti. Yerine CHP'den ayrılan Nihat Erim hükümeti kuruldu.
Ve özellikle solu ezen "Balyoz Hareketi" başlatıldı. TİP kapatıldı. DİSK kapatıldı. Yurt çapında düzenlenen operasyonlarla cezaevleri dolduruldu.
Ve Mahzuni;
"Köşkün sarayın yıkılsın/ Erim erim eriyesin/ Umudun suya dökülsün/ Erim erim eriyesin" dedi.
Ve de öyle bir ülke olundu ki, Atatürkçülük adına yapılan her müdahalede: -Atatürkçülükten daha da uzaklaşıldı. -Cumhuriyet daha da tahrip edildi.
-Emperyalizme daha da teslim olundu.
* * *
Elbette, müdahalelerde ve darbelerde asıl amaç:
-Toplumsal bir uyanışın susturulması idi...
-Yükselen sendikal hareketlerin bastırılması idi...
-ABD ve NATO karşıtlığı yükselen yurtseverliğin imha edilmesi idi...
Zaten dönemin Genel Kurmay Başkanı Memduh Tağmaç, "Sosyal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı" diyerek gerekçeyi özetlemişti.
Demirel de 61 anayasası için "Bu anayasa ile bu devlet yönetilemez" demişti.
Çünkü işçi sınıfının mücadelesi yükselmiş, köylü "toprak reformu" ister olmuş; gençlikte "anti-emperyal refleks" yükselmiş, "tam bağımsızlık" denir olmuştu.
Sendikalardan, öğrenci gençlikten, toplumsal muhalefetten korkulur olmuştu.
İşte bunun için bir kuşak imha edildi. Bunun için üç genç idam edildi.
Yurtsever üç genç... Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan, Hüseyin İnan.
Ama o gün bu idamlara evet diyenler bugün günah çıkarır oldu.
* * *
İmha edilen yani öldürülen gençlerden biri de Sinan Cemgil idi. Hemşerimiz Soner Yalçın'dan alıntılayarak onu biraz anlatalım dedik.
Başarılı bir öğrenciydi Sinan Cemgil. ODTÜ Mimarlık öğrencisiydi. İngilizce, Fransızca, İtalyanca ve İspanyolca biliyordu. Teorik derinliğinden ötürü öğrenci liderlerinden oldu. Bilgisinden ötürü "Hoca" denildi.
Köylüleri toprak ağalarına karşı ayaklandırmak istedi. Arkadaşlarıyla Nurhak dağlarında öldürüldü. Sırt çantasında 4 kitap, bir kuru soğan çıktı. 27 yaşındaydı.
Oğlunun cesedini almaya giden anne Nazife Cemgil, tabut başındaki köylülere şöyle seslendi:
"Bu, oğlum Sinan... Bunlar da onun arkadaşları, kardeşleri. Onlar da oğullarım. Bu çocuklar, bu oğullar; bu ülkeyi, halkı, sizleri sevdiler. Başka bir istekleri yoktu. Her biri birer dehaydı. Her biri üstün zekâlı güzel çocuklardı. Dileselerdi, düzenin adamları olsalardı, şimdi burada cansız yatmazlardı. Birer milyoner olurlardı. Ama onlar, halkı, sizleri sevdiler. Sizin sorunlarınızı omuzladılar" dedi.
İşte 43 yıl önce boğulmak istenen yurtsever ruh bu idi. İşte bu ruhu bastırmak için 68 kuşağı imha edilmişti.
Ve bugün, o kuşak aranır olmakta. Ve de o kuşakla yükselen rüzgâr, bugünkü kuşağın enerji kaynağı olmakta.