Bir süredir Türkiye'de bir "Demokratlık" yarışıdır sürüp gidiyor.

Bugün herkes, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin karşısında en demokrat kendilerinin olduğunu söylüyor, sanki darbecilerden hesap sormak ve 12 Eylül Anayasasının tüm izlerini silmek istiyorlar!

Hep merak etmişimdir; 12 Eylül 1980 sabahından sonra Türk Basını, yazarlar, çizerler, tüm cumhuriyet kurumlan, darbe hakkında ne düşündüler? Ne yazdılar? Çünkü Harekât 04 de olmuştu, 06 da içeri alınmıştım. Yani 12 Eylül 1980 Cuma günü 06 dan sonra bihaberdim.

Aradan 30 yıl geçse de merakımı gidermek için internetten taradım; O günün büyük gazetelerinden biraz bilgi toplayabildim.

Bir bakalım, bu gazeteler ve de yazarlar neler yazmış, darbe hakkında neler söylenmiş:

13        Eylül'de Hürriyet'in manşeti," Atatürk Yolunda Devam..."

Oktay Ekşi ise, o günkü siyasi önderleri, Demirel, Ecevit, Erbakan ve Türkeş'i suçlar, darbeyi meşru görür.

Cumhuriyet'te Oktay Akbal, "Atatürk devrimlerinin yandaşları, Atatürk ilkelerinin sahipleri böyle bir duruma sürgit göz yumamazlardı elbet..." der.

14 Eylül günlü Milliyet'in manşeti, "Demokrasi için 12 Eylül'ün başarısı şarttır" Cumhuriyet'in haberinde ise,  "Atatürk Üniversitesi, Kenan Evren'e bir kutlama telgrafı" gönderir.

Milliyet'teki bir habere göre, İstanbul Üniversitesi Evren'e, "Yeni yönetimi desteklediklerini" belirten bir mektup yazar ve 1. Orduya teslim eder.

Tercüman'dan Rauf Tamer, Evren'in mesajını 'Edebiyat şaheseri' olarak tanımlar.

15 Eylül'de Hürriyet yazarı Çetin Emeç, "Vahşet havuzunda zarafet" diye tanımlar askeri darbeyi.

15 Eylül günlü gazetelere göre, Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Odalar Birliği, Danıştay, Uyuşmazlık Mahkemesi, Üniversitelerarası Kurul Başkanları ve Ankara Ticaret Odası Meclis Başkanı Evren'e birer başarı ve kutlama mesajı gönderirler.

Milliyet'teki başyazıda, "Evren'in Devlet Başkanlığı görevini yüklenmesi çok yerinde bir karar" derken köşe yazan Yılmaz Çetiner, "Yahu dünya varmış! Yaşam özgürlüğü ve bu özgürlüğün tadı varmış!" diye yazar.

Hürriyet'in başyazısında ise, " Bugün Pazartesi, yeni bir hafta, yeni bir dünya başlıyor. Atatürk'ün demokrasiye inanan evlatları haykırıyor; Ne Mutlu Türküm Diyene... Haydi" denir.

Güneri Civaoğlu Tercüman'da "İhtilalcilerin hedeflerine ulaşmaları için başarılar dilerim" der.

Hürriyet 17 Eylül'de "Gerçek demokratların Kükremesi" diye başlık atar.

Tercüman'da Rauf Tamer'in yazısı daha da çarpıcıdır; "Kenan Evren'in söyledikleri, her hukukçunun ve her profesörün başucuna bir mukaddes kitap gibi asılacak cinsten sözlerdir" der.

2 Aralık 1982 de İstanbul Üniversitesi Senatosu Evren'e "Fahri Doktora" unvanı verir.

28 Aralık 1982 de ise İstanbul'da toplanan Üniversitelerarası Kurul, Evren'e, Türkiye'deki bütün Üniversiteler adına (27 üniversite) "Fahri Profesörlük ve Fahri Doktora" unvanı verir.

Evren cübbesini giyerken YÖK Başkanı İhsan Doğramacı herkesi ayağa kaldırır ve Evren ayakta alkışlanır.

Oysaki Evren bir konuşmasında, "Üniversite Hocaları para almaz ise bayrağın ucundan bile tutmaz" der.

Bu alıntılar, o günkü Türkiye'nin basın, yayın ve tüm cumhuriyet kurumlarının genel eğilimini belirler. Ve de tüm toplumsal refleksin yansımasıdır.

Zaten tüm darbeler de Atatürk adına yapılır. Toplum Atatürkçü yoldan çıkar! En büyük Atatürkçüler gelir! Yönetime el koyar! Ve de toplumu yola getirir!

Eh, şimdi biraz da biz soralım;

Ey, bugün demokratlık yarışında bulunanlar, binlerce insan içeri alınırken, binlerce insan işkence görürken, yüzlerce insan ceza evlerinde ölürken ve binlerce insan mesleğinden olurken, sonuçta bir korku imparatorluğuna dönüşen bu ülkede, 12 Eylül'ü davul-zurna ile karşılayıp alkış tutanlar, şimdi ise 12 Eylül'ü ortada bırakanlar, yeni mi hidayete erdiniz? Aradan 30 yıl geçmesini mi beklediniz?

12 Eylül 1980 de siyasi liderler içeri alınırken, onların seçtiği ve 7 yıl birlikte çalıştığı ve onları içeri alan darbe liderine kutlama mesajı gönderen Sayın Cumhurbaşkanı Korutürk'ü hiç eleştirdiniz mi?

Ey, bugün yargı konusunda mangalda kül bırakmayanlar, ey o gün sıkıyönetim komutanlarına tebriklerini sunup, olmadık ikramlarda bulunanlar, partilerin, sendikaların, derneklerin kapısına kilit vurulduğu, 61 Anayasasının lağvedildiği bir ülkede, darbenin başına kutlama mesajı gönderen Anayasa Mahkemesi Başkanını, Danıştay Başkanını hiç kınadınız mı? Evren'i ayakta alkışlayan Üniversite Rektörlerini hiç eleştirdiniz mi?

Ve hiç düşündünüz mü? Darbe niçin yapıldı? Olağanüstü rejime niçin geçildi? Sanıyor musunuz ki toplumdaki anarşiyi bastırmak! Oysaki anarşi, zaten darbenin koşullarını oluşturmaktı.

Niçin yapıldı biliyor musunuz? Söyleyelim: "Toplumdaki sosyal uyanışı bastırmak", uluslararası sermayenin istediği "piyasa ekonomisinin'' önünü açmak. Hiç duydunuz mu? İş dünyasından, bir kınama, en küçük bir tepki...

Bunun için, toplumdaki hassasiyetler kullanıldı. Bunun için Çorum, Maraş olayları yaratıldı. Alevi-Sünni halk bunun için birbirine düşürüldü. Bunun için birbirine silah çektirildi.

Ve de bunun için, nice geçlerimizin hayatı söndürüldü...