Yarın 1 Mayıs… Yani “Emek ve dayanışma günü”…

Ama yarın işçi meydanlarda olamayacak… Kitlesel bir kutlama yapamayacak…

-Şu meydan yasak, bu meydan serbest denemeyecek.

-Olağanüstü güvenlik önlemi alınmayacak.

-Her 1 Mayıs, ülkede bir kriz dönemi oluyor idi, bu kez olmayacak.

Çünkü koronavirüs salgını ülkeyi tam olarak sarmış durumda.

Çünkü 1 Mayıs nedeniyle, 3 gün sokağa çıkmak yasak.

Elbette ki 1 Mayıs, işçinin emek mücadelenin, insanca yaşam mücadelesinin bir simgesi olmuştu. İşçinin bir kimlik mücadelesi, emekçi kimliğinin bir tescili olmuştu.

Çünkü içinde bulunduğumuz toplumsal sistemde üretimin iki bileşeni vardır:

Sermaye ve emek...

boyunca sistemin sahibi sermayeyi korumuş, emeği sömürmüştür. Tarih boyunca emeğin sahibiyle barışık olmamış, olamamıştır.

Oysaki onlar, üretimin ana gücüdür. Onlarsız ne taş üstüne taş konur ne de makineler çalışır. Onlarsız ne trenler yol alır ne yollar asfaltlanır…

* * *

Bugün 1 Mayıs, dünya işçi hareketinin hak ve eşitlik kavgasında ete-kemiğe bürünmüş bir ifadesidir.

-Avustralya’nın Melbourne kentinde başlar ilk hareket…

1856’da taş ve inşaat işçileri başlatır. 12 saatlik iş gününün 8 saate indirilmesidir istedikleri.

-Ardından Amerikan İşçi Sendikaları Federasyonu (AFL) başlatır.

1 Mayıs 1886’da iş bırakılır. Hareket tüm Amerika’ya yayılır. İstenen 12 saatlik işgününün 8 saate indirilmesidir. Chicago’da Haymarket alanında düzenlen, yarım milyon işçinin katıldığı gösteri kanlı bir şekilde bastırılır. 14 kişi ölür. 4 işçi lideri yargılanır, 1887 idam edilir.

Bunun üzerine Amerikan İşçi Sendikaları Federasyonu, 1888 yılından başlayarak 8 saatlik işgünü kabul edilene kadar, her yıl 1 Mayıs’ta grev yapılması kararı alır.

Büyük ve kanlı mücadeleler sonunda, 8 saatlik iş günü kabul ettirilir. Ve dalga dalga bütün dünyaya yayılır.

Ve de 1 Mayıs, 1889’da “Birlik, mücadele ve dayanışma günü” olarak kabul edilir.

* * *

Türkiye’de 1 Mayıs olgusuna baktığımızda:

İlk kutlamalar Osmanlı’nın son döneminde 1911’de Selanik’te, 1912’de İstanbul’da yapılır. “Balkan Savaşı” ve ardından “Birinci Dünya Savaşı” nedeniyle yasaklanır.

Kurtuluş savaşı döneminde kutlamalar yeniden başlar. Ama bu kutlamalar, işgalci güçlere karşı bağımsızlık mitinglerine dönüşür.

1923'te “İşçi Bayramı”, 1935'te “Bahar ve çiçek bayramı”, 2008'de “Emek ve Dayanışma Günü” olarak kabul edilir. 2009'dan itibaren de “resmi tatil günü” olur.

“Takrir-i Sükûn” yasasıyla yasaklanan kutlamalar, 1960'dan sonra kitlesel olarak yeniden başlar.

1977’de Taksim Meydanı’nda, Türkiye tarihinin en görkemli 1 Mayıs kutlaması yapılır.

Ama bu kutlamanın sonu, bugüne kadar açıklanamayan karanlık ellerce büyük bir katliama dönüştürülür; 34 ölü, 100’lerce yaralı ile adı “Kanlı 1 Mayıs” olarak kalır. Demokrasiye en büyük darbeyi vuran 12 Eylül darbesi ile de tümden yasaklanır.

1992'den itibaren yeniden başlayan 1 Mayıs kutlamalarına 2010 yılında Taksim Meydanı da açılır, 200 binin üzerinde bir katılımla görkemli bir kutlama yapılır.

Ama 2013 yılında bu meydan, yeniden 1 Mayıs kutlamalarına kapatılır.

* * *

Türkiye işçi hareketi bu kavgada çok büyük bedeller ödemiştir. Ama yarın meydanlara çıkamayacaktır, bayramını kutlayamayacaktır.

Oysaki onlar için 1 Mayıs, salt bir bayram kutlamak değildir.

Onların kavgasında, demokrasinin tam işlediği bir Türkiye isteği vardır.

-Onların kavgasında, ülke kaynaklarının çar-çur edilmesine, yabancılara teslim edilmesine bir itiraz vardır.

-Onların kavgasında, birikmiş, çözülmemiş, giderek ağırlaşan yaşam koşullarının, ülke sorunlarıyla birlikte gündeme getirilmesi vardır.

Nitekim bugün salgın nedeniyle onların endişesi, ölüm korkusunun da ötesindedir.

Bugün 4 kişilik bir aile için yoksulluk sınırının 7200 TL, açlık sınırının 2200 TL olduğu bir dönemde duyulan endişe:

-Krizin faturasının emekçinin sırtına yıkılacağıdır.

-Kriz nedeniyle işten çıkarılacağıdır.

-Ve % 14 olan işsizliğin daha da artacağıdır.

Yani emekçi olmak zordur. Ve de zordur emekçi olmak. Her an işsiz kalma kaygısı yaşanır. Yaşanır ve de zordur, ama üretimin asıl gücü onlardır.

Çünkü onlarsız ne duvarlar örülür, ne yollar yapılır.

Tüm emekçilerin 1 Mayıs’ını kutlayarak yazımı Nazım’dan bir şiirle noktalamak istedim.

“Yapıcılar türkü söylüyor / Yapı türkü söyle gibi yapılmıyor ama / Bu iş biraz zor /

Yapıcıların yüreği / Bayram yeri gibi cıvıl cıvıl /Ama yapı yeri bayram yeri değil /

Yapı yeri toz toprak / Çamur, kar /Yapı yerinde ayağın burkulur /ellerin kanar…”