Kadın,yaşamın diğer yarısı.
Kadın,doğuran, doyuran, büyüten.
Kadın,yeryüzünde güzel ne varsa hepsinin özdeş hali.
Kadın,uygarlığın temsilcisi.
Kadın, iletişimin kaynağı.
Kadın,ana, bacı, yar,yaren, yoldaş...
Kadın, duygu dünyalarımızın mimarı.
Kadın,tüm sanat alanlarının ana kaynağı.
Kadın,aşkın öznesi.
Kadın, zarafetin göstergesi.
Kadın, güzellik,mutluluk.
Kadın,olmasaydı;aşk,sevda,mutluluk,güzellik, gül, çiçek isimleri bile olmazdı...
Bilimin ışığı olan, sanat üretilemezdi.
Şiirler öksüz, romanlar kimsesiz kalır,resimler ağlardı herhalde...
Yaşam; ıssız, köhne, perişan, çöl , atıl olurdu.
Bunları kısa süreli düşünmek bile, aklın zorlanacağı olumsuz bir evreni düşündürüyor insana.
Bütün bu güzel ve vazgeçilemez yanlarıyla kadın, aynı zamanda,düşünce sistemiyle yaşamı detaylandıran, hızlı kararlarıyla etkili olabilen, yaşamı düzenleme konusunda yetenekli,mücadeleci, muhteşem varlık...
Bilindiği gibi her yıl "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Mücadele Günü" nedeniyle değişik etkinliklerle kadın sorunları konusunda toplumsal farkındalık yaratılmaya çalışılıyor
"8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Mücadele Günü" nün anlamına baktığımızda;bu günün anlamı dünyanın neresinde olursa, olsun kadınlara uygulanan her türlü baskı ve sömürü düzenine karşı mücadele yürütülmesi kararlılığı günüdür.Nasıl doğmuş diye baktığımızda da, bu günün kazanılmasının ardında 1857 yılına dayalı kanlı bir günün olduğunu anlıyoruz.
1857 yılında Amerika’nın New-York kentinde, çalışma saatlerinin karşılığını alamayan, binlerce kadın işçi, "eşit işe, eşit ücret" sloganıyla bir eylem başlatırlar.
Eylem, binlerce kadının katılımıyla büyür.
Fabrika sahibi polisiye önlem alır.
Bunun karşılığında kadınlar kendilerini fabrikaya kilitler.
Eylem,fabrikada çıkan bir yangın sonucunda çok sayıda kadının ölümüyle sonuçlanır. Sonraki yıllarda da sanayi devrimi geçirmekte olan ülkelerde hak arama ve özgürlük mücadelesi devam eder.
1910 yılında Clara Zetkin liderliğinde bir grup kadın, Birleşmiş Milletler Kuruluna "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Mücadele Günü" olsun önerisi sunarlar,bu öneri kabul edilir.
Dünyada bunlar olurken, bizim ülkemiz de 2. meşrutiyetin ilanıyla bazı kadın hareketleri görülmeye başlanmıştır.
Ama bunlar toplumda değişim yaratacak gücü ve etkiyi yaratamamıştır.Ülkemizde kadın haklarının alınması ve anlaşılması Kurtuluş savaşı sonrasında Atatürk'ün kurduğu, çağdaşlaşmaya, kadın-erkek eşitliğine dayalı Cumhuriyet'le olmuştur.
Mustafa Kemal Paşa'nın, liderliğinde kurtuluş savaşına giren ülkemiz savaşın kazanılmasıyla Cumhuriyet düzenine geçmiştir.
Sonrasında yine Atatürk'ün devrimleriyle elde edilen haklar güvence altına alınmıştır. Bu haklar yurttaşlık temelinde kadını erkeği eşit olarak kapsamaktaydı.
Tam anlamıyla bir çağdaşlaşma projesi olan Cumhuriyet her yönden değişim demekti.
En büyük gelişimi ve değişimi de kadın dünyasında yaratmıştı.
Cumhuriyet'in ilk yıllarında başlatılan ve hızla yaşama geçirilen bu yenilik ve gelişmeler daha sonraki yıllarda devam ettirilemedi.Böylesine demokrasi geçmişi olan bir ülkede geriletilen kadın hakları bugün gelinen noktada artık başka bir noktada olup,kadın gelişmişlik kriterleri hergün daha geriye gitmektedir. Yok edilen, insan hak ve özgürlükleri en fazla kadını etkiledi.
Bugün gelinen noktada, bizi yönetenlerin medyada sürekli nefret söylemi, kadını sosyal yaşamdan yok etme isteği açıktır.
Ülkemizde, hergün medyada, ne yazık ki artık kanıksanan, kadın cinayetleri ,şiddet, tecavüz haberleri yer alıyor.
Bizim ülkemizin, yönü ve yaşam biçimi uygar dünyanın değerlerinden hızla uzaklaşmıştır.
Kadın adına, bugün gurur duyacağımız fazla bir gelişme göremiyoruz.Kadın hakları konusunda iyi yasaların yapılması da yeterli değildir.
Dünyanın en iyi yasalarını da yapsanız,yasayı uygulayıcıların kadına bakış açısı değişmeden sorunlar çözülmeyecektir.
Sorunların çözümü, yasalarla beraber , kafaların düşünsel devrimiyle mümkün olabilir ancak. Ayrıca
kadının öznel sorunu olan bugün yaşanan olumsuzluklar, sadece kadınların mücadelesiyle değil,kadınlara uygar erkeklerin destek vermesiyle çözülebilir.
Herşeye karşın,gelecekte daha az sorunla düzenlenecek, " 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Mücadele Günlerinin" olacağı umudumu koruyarak, “bugünden geleceğe farkındalık yaratmak, mücadele ve emekle mümkün olacaktır" diyorum.