Birileri, “bunların gizli ajandaları var” dedikçe, yakın zamana kadar yadsıyan AKP iktidarı; nedendir bilinmez(!), birden pervasızlaştı, gizli ajandalarında kayıtlı “günü ve zamanı gelince yapılacaklar listesini”, ayan beyan ortaya dökmeye; Laik Türkiye Cumhuriyetinin genleriyle, alenen oynamaya başladı.
Artık alıştık ve alıştırıldık.
İktidarın değişmez ve mutlak lideri, olmadık bir yerde, olmadık bir zamanda çıkıp, bir kılçık(!) atıyor ortaya; insanları kutuplaştırıp, birbirine düşürüyor, sonra da kendi yol ve yöntemleriyle kamuoyunun malum kesimini hazırlayıp, koşullandırıyor; ardından da o kılçığı(!) allayıp pullayıp, torbalayıp(!), yasalaştırıp(!), yürürlüğe koyuyor.
* * *
İktidar bu kez de yine, artık klasikleşen yöntemiyle, bir başka hayalinin alt yapısını hazırlamak için, düğmeye bastı.
Üyeleri tamamen kendilerinden oluşan Milli Eğitim Şurasını topladı.
Bu Şura’ya(!), hayata geçirmek istedikleri düşüncelerinin alt yapısını oluşturacak kararları aldırdı.
Aldırdığı bu kararlardan biri de; okullarda, Farsça/Arapça karışımı YAPAY BİR DİL OLAN OSMALICANIN, zorunlu ders olarak okutulması kararı.
Gerekçe?
Gerekçe, dedelerimizin mezar taşlarını okuyamıyoruz!
İnsan bu noktada sormadan edemiyor; bu zamanda, (kaldıysa eğer) okunamayan mezar taşı mı kaldı?
Kendimden örnek vereyim. Ben köklü bir ailenin mensubuyum. 8 kuşak öncesi atalarımın mezarlarının yerlerini ve mezar taşlarında yazılanları biliyorum. Ailemin diğer fertleri de biliyor.
Bu ülkede, soyuna, sopuna, atasına düşkün pek çok kişi de bilir bunu.
Bunun için, özel olarak Osmanlıca ya da Arapça bilmeye gerek yok ki.
Haaa… Bilinse kötü mü olur?
Elbette iyi olur.
İyi olur olmasına da buradaki sorun, çocukların sınırlı kapasiteleri.
Buradaki sorun, kısa ve uzun vadede, ona ve çevresine yararlı olabilecek hangi bilgilerin öncelikli olarak yüklenmesi gerektiği.
Çünkü bu bir bellek sorunu.


* * *
Eğitim sistemimiz tel tel dökülüyor.
Matematik ve fen öğretimimiz yerlerde sürünüyor.
TİMMS araştırmalarında, Türkiye, fen ve matematik eğitiminde, 50 ülke arasında 35. sırada.
OECD ülkeleri arasında matematik, fen ve okuma düzeylerini ölçen PISA testlerinde Türkiye, 64 ülke arsında 42. sırada.
Bu Şura’da ya da Bakanlık/Hükümet düzeyinde bunlar konuşulup, tartışılmıyor; dedemizin, ninemize yazdığı aşk mektubunu okuyamamamız sorun yapılıyor!
Böyle bir şey olabilir mi?
İnsanlar, bizim gibi her konuda tel tel dökülen ülkelerin bu tür şuralarından, geri kalmışlığı giderecek, çağı yakalayacak öneriler bekliyor.
Çıka çıka; mezar taşlarımızı okuyamıyoruz bahanesiyle, ARAP ALFABESİNE YENİDEN DÖNMENİN ALT YAPISINI HAZIRLAYAN, maksatlı öneriler çıkıyor.
* * *
Ekmeğin, aslanın ağzında değil, midesinde olduğu çağımızda; çocuklarımızın beyinlerini, boş bilgilerle, hurafelerle değil; ekonomimize katkıda bulunacak, çağı yakalayacak bilgilerle donatmak zorundayız.
Günümüzde tek bir yabancı dil de yetmiyor artık. İkinci, üçüncü hatta daha fazla geçer akçe dilleri de öğretmenin koşullarını zorlamalıyız.
Günümüz eğitim sisteminde çocuklarımız, Türkçeyi bile hakkını vererek öğrenemiyor ve konuşamıyor.
Sen ne yapıyorsun?
Komik bir gerekçeyle, artık kullanılmayan yapay bir dili (Osmanlıcayı) öğretmeye kalkıyorsun.
Niye?
Çünkü amaç, ilim irfan değil; Cumhuriyetten rövanş almak.
Amaç, Cumhuriyet ürünü Türk Eğitim Sistemini çökertip; dinci eğitim sistemini kurmak.
Yazık, çok yazık…
Eller uzayda cirit atıyor, biz tarihin çöplüğünde, çöp karıştırıyoruz.