Beşinci şart, bir maldan zekat alınabilmesi için üzerinden bir sene geçmesi gerekir. Zekatı verilmemiş malın üzerinden bir yıl geçince, o mala zekat farz olur. İsteyen bir yılı beklemeden de zekatını verebilir.

Verilen zekatın geçerli olabilmesi için zekat niyeti ile verilmelidir. İslam’ın emirleri hep niyete bağlıdır. Hediye olarak verilen bir mal zekat yerine geçmez. Borç verilen bir para da geç alınmak şartı olduğundan bu da zekat yerine geçmez. Ancak borç alınarak verilen mal ve paralar, borçlunun iflas etmesi durumunda borcun zekata sayılması şartlarına uyulursa zekat yerine geçer. Burada şartlar önemlidir. Bu da şudur; borçlu olan kişiye zekat verilir. Borçlu alacaklının zekatını alır ve o zekata malik olur. Daha sonra kendi arzusu ile zekatı verene olan borcunu öder. Ancak böyle olur. Buradaki özellik temlik esasıdır. Yani zekatı alan borçlu ona malik sahip olması şarttır.

Genel anlamda zekatın miktarı para ve parasal değere sahip olan mallarda kırkta birdir.

Örneğin;

Genel anlamda hesap çok basittir.

Mevcutlar, para+altın+gümüş+ticaret malları+sermaye tutarı toplamı 1 milyon. Borçlar, batak alacaklar 500 bin olsun.

Mevcutlar 1 milyon, borçlar 500 bin = sonuç 500 bin. 40’ta biri, yüzde 2,5, binde 25’tir. 100 binde 2.500, 500 binde 12.500 lira zekat verecektir.

Toprak ürünlerinin zekatına öşür denir. Teferruata girmiyor, genel anlamda söylüyorum. Mezhep görüşlerine değinmiyorum. Aslında her mahsulün bir zekatı vardır. Toprak ürünlerinin zekatında Bakara 127. ayet onda bir, yirmide bir. 635 kg.lık bölüm zekat dışı gibi nisap ölçüler vardır.

Bir mahsule masraf yapılıyorsa, (sulama, ekme, biçme, tohum, ilaç vs gibi) 20’de bir, 20 kg.da 1 kg. Yok, hiçbir masraf yapılmıyorsa, onda bir burada bazı alimler bir vesk 635 bazılarına göre 5 vesk mahsule zekat yoktur, denmiştir.

Ziraat ürünlerinin zekatı böyledir. Şunu yeri gelmişken ifade etmeliyiz ki, öşür, mahsulün zekatını verenler gördüğüm kadarı ile yok denecek kadar azdır. Yeni yetişenler zekat denince sadece paranın zekatını anlıyorlar. Mahsulatın zekatı olan öşür, unutulmaya yüz tutmuş gibidir. Oysa bal’ın ve diğer meyvelerin de zekatı vardır. Bunlar da 10’da veya 20’de bir. Masraf yapılıyorsa, 20’de, yapılmıyorsa 10’da 1’dir. Yani her kazançta Allah hakkı vardır. Hayvanlarda 40 koyunda bir koyun, 5 deveden 10 deveye kadar bir koyun. 30 sığırdan 40 sığıra kadar 2 yaşında bir erkek tosun. İhtiyaç hissedenler bunların zekatını müftülüklere veya ehline sorarak öğrenebilirler.

Kira gelirleri, ticaret amaçlı arazi, daireler, hisse senetleri, tahviller, bono vs gibi parasal değere sahip olanlar da zekata tabidir.

Zekatla ilgili en önemli hususlardan birisi de zekatın ehline, zekat alacak derecede muhtaç fakirlere verilmesidir. Hayır kurumlarına zekat verirken, mutlaka ehline verileceğini bilmek lazımdır. Nereye harcandığını yakinen bilmediğin yere verilen zekatın iadesi gerekir. Fakir öğrenciler adına toplanan zekatların yurt vs gibi inşaatlara harcanması normal değildir. Zekat bizzat fakirin eline verilmeli ve fakir onu istediği yere harcamalıdır.

Vekalet yoluyla da zekat verilebilir. Ama burada sorumlu kişileri bulmak zorunludur. Vekalet yoluyla dağıtılan zekatlardan vekile sevap yazılır. Yine önemli bir husus; zekatı birinci derecede fakir, yoksul, miskinlere (bir günlük yiyeceği olmayanlar) verilmeli, ikincisi; borçlu olanlara verip onu borç yükünden kurtarmalıdır. Evlenemeyen, yuva kuramayanların evlendirilmesi için de zekat en önemli bir araçtır. Dilencilere asla zekat verilmemelidir. İstiklal harbimiz gibi din, vatan, millet için savaş, cihat için de zekat verilebilir.

Zekat, müslüman olmayana, ihtiyacı olmayana, eş-ana-baba-evlat-torun-ebe-dede gibi yakınlara usul ve furuğ olanlara verilmez.

İslam’da istismara uğrayan konulardan biri de zekat konusudur. Türkiye’de zekat ihtiyari olduğundan isteyen istediği ehline zekatını veriyor. Gayet hür ve demokratik bir yol. Ama, bu güçlü milli servet hakkıyla paylaşılamıyor. Kötüye kullanılabiliyor. Bunu önlemenin yolu, devlet zekat müessesesini resmileştirmeli, kurumlaştırmalı, mükelleflerden isteyenler zekatlarını bu kuruma vermeli, nereye, nasıl harcandığı açık ve şeffaf olmalı. Yani usulleri, şartları tesbit edilerek zekat işi kurumsallaştırılmalıdır. Laik bir ülkede böyle bir uygulama nasıl olur denilebilir. Bu durumda devletin resmi denetimde (ciddi denetimle) sivil toplum kuruluşları da bu işi üstlenebilirler. Maksat, zekatın yerine harcanmasını sağlamaktır. (Siyaset, kiyaset, vesayet, mezhepsel ayrımcılıklar gözetilmeden) Bütün müminlerin fakirlerine ulaştırılmalıdır. Bu benim şahsi düşüncemdir ve dinimizin zekatla ilgili kurallarına uygundur, yani temennimdir.

FITIR SADAKASI, FİTRE

Bir müminin Ramazan bayramına kavuşan ve temel ihtiyaçları dışında bir kişinin bir günlük (sabah-akşam) yiyeceği kadar bir bedeli fakire vermektir. Aile fertleri için ayrı ayrı bir fitre verilir. Fukaraya verilir. Herkese verilmez. Müslüman fakir olacaktır. Aynı zekatta olduğu gibi bir kimse fitresini eşine, anasına, babasına, dedesine, torununun torununa veremez. Buna usul ve furuğ denir.

Zekat, fitre, kefaretler, oruç ve yemin kefaretleri aynı şekildedir. Ancak yakın akraba, kardeş, yeğen, amca, dayı, hala ve bunların çocuklarına yakın ve uzak komşulara daha çok muhtaçlara öncelik verilmesi evladır, daha hayırlıdır.

NETİCE OLARAK;

Zekat sosyal adaletin en önemli ayağıdır. İyi yönetilir ve dağıtılırsa, toplumda kimse aç kalmaz. Büyüklerin alimlerin ifadesine göre Allah bir memleketin zenginini o memleketin fukarasını doyurup besleyip, giydirip yaşatacak oranda yaratmıştır. Zekatlar tam verilmediğinden ve iyi bölüşüm ve paylaşım sağlanamadığından, kimi fukara boyunca yararlanırken, kimi fukara arından, namusundan halini arzedemediği için yararlanamıyor. Özellikle görmüş geçirmiş olmasına rağmen, iflas etmiş, stres içinde muhtaç olanları arayıp bulmalı, bilenleri bulmalı ve onlara ulaşmalıdırlar.

Gizli fukaralarının ahı toplumu topyekün yakar, kül eder. Çünkü o fukaraların rızkını Allah zenginlerin mallarında yaratıyor. Aslında sosyal adaletin hakim olduğu ülkelerde bu işler kolaylıkla hallediliyor.

Ne mutlu zekatını gönül rahatlığı ile verebilene, Allah’ın rızasını kazanana.