“Kâh çıkarım gökyüzüne seyrederim âlemi / Kâh inerim yeryüzüne seyreder âlem beni”…

Bizim yukarıdan ülkeye bakış açımız elbette Nesimi ile benzeşmemektedir. Büyük ozan tasavvufi bakış açısı ve ilahi bir aşk diliyle seslenmektedir.

Biz ise günümüz Türkiye'sinde oynanan kirli oyunun fotoğraftaki karelerini görmekteyiz. Ne demiştik, "Ana Dil Bahane, Bölücülük Şahane!"

Türkiye’ye yukarıdan bakarsanız dayatılan gündem ve yapılan her türlü düzenlemenin anayasal değişiklikle, federasyon üzerinden devrimle kurulan üniter/ulus devletin bölünmesine, şehir devletlerine ayrışmasına hizmet ettiğini görürsünüz.

Hamlenin iki sonrasını görebilirsek durumun vahameti fark edilecektir. Bölünmenin köşe taşları hızla ve özenle döşenmiş ve döşenmektedir.

Anayasa referandumu için hemen her sosyal kesime hitap eden elma şekerleri ayrışmaya hizmet için sebil edilmiş, dağıtılmaktadır.     

Anadilde eğitim bu zehirli elma şekerlerinden en önemlisidir. Kürtçe anadilde eğitim artık eskimiş bir şarkıdır. Çerkezce, Lazca eğitim için düğmeye basılmış birileri sokağa çıkmış ve/veya çıkarılmıştır. Bu eylemlerin baş destekçileri ise bazı Ermeniler ve Kürtlerdir. Talepler arasında Lazca, Çerkezce radyo, televizyon da vardır, andımızın kaldırılması da…

Türkiye’nin ilk kez Çerkez Çalıştayı 25- 26 Şubat tarihlerinde İzmit’te, Kocaeli Üniversitesi Derbent Uygulama Oteli’nde Çerkez Hakları İnisiyatifi tarafından gerçekleştirilmiştir.

Geçen yıl Ankara ve İstanbul’da ilk kez Çerkezlerin siyasal ve toplumsal taleplerini dile getirmek amacıyla mitingler düzenleyen Çerkez Hakları İnisiyatifi’nin üç temel hedefi, Erol Karayel, Murat Özden ve Kenan Kaplan tarafından şöyle açıklanmıştır.

“Nüfusu 3,5- 4 milyon arasında değişen Çerkez nüfusu ana dilini giderek kaybetmekte. Nitelikli Çerkezce konuşanların sayısı çok azalmış durumda. Bu yüzden devletten pozitif ayrım beklenmekte, ilköğretim okullarında Çerkezce dil eğitimi derslerinin konulması talep edilmektedir.

TRT 6 ve TRT Arap örneğinde olduğu gibi devletten 7/24 yayın yapma imkânı sağlayacak bir kanalın tahsis edilmesi talep edilmekte, bu konuda maddi ve manevi destek beklenmektedir.

Ve Çerkez köy adlarının iadesi istenmektedir."

Tam bu noktada Cumhurbaşkanı A.Gül'ün Güroymaklılara "Sevgili NORŞİNLİLER" dediğini hatırlamamız gerekmektedir.

Bu konuda mitinglerin dışında defalarca hükümet yetkilileriyle görüşüldüğü, Çerkezlerin Anayasa’dan beklentilerinin iletildiğine dikkat çekilen açıklamada şu görüşlere yer verilmiştir.

“Çerkezler, demokratik açılım vaadiyle hükümet tarafından gerçekleştirilen girişimleri desteklemekte, ancak Çerkezlere ve onların taleplerine ilişkin en ufak bir adım bile atılmamasını üzüntüyle karşılamaktadır.

Peş peşe düzenlenen çeşitli çalıştayların arasında bir Çerkez Çalıştayı’nın yer almaması da ayrıca Çerkez toplumunda bir kırgınlık yaratmıştır. İşte bu yüzden Çerkez Hakları İnisiyatifi tek başına bir Çerkez Çalıştayı düzenleyip, akademisyenler ve yazarların yanı sıra siyasetçileri de kendi sorunları ve talepleri hususunda bilgilendirmeye yönelmiştir.

Çerkezler iftiralardan arınmış gerçek bir tarihle güçlü Türkiye’nin bir parçası olma isteğindedir. Ana dilini unutmamış, kültürel kimliğinin bilincinde Çerkezlerin bu ülkeye sunacağı katma değerin çok yüksek olacağını kabul etmek gerekir.” Kaynak:http://t24.com.tr

“Anadil Bahane Bölücülük Şahane” adlı yazımızda anlatmaya çalıştığımız süreç tam gaz sürdürülmektedir. Anladığımız kadarıyla Kürt ve Ermeni açılımlarından sonra Çerkez açılımı bekleyen birileri hayal kırıklığına uğramışlardır. Ancak AKP bu çalıştaya yakın ilgi göstermiş ve Kocaeli AKP Milletvekili Azize Sibel Gönül yaptığı konuşmada mavi boncuk dağıtmış, bu çalışmaları çok kıymetli gördüğünü belirtmiştir.

Çalıştaydan çıkan bilgilerin Türkiye'nin dönüşüm hareketine katkı sağlayacağı için, her türlü kültürel çalışmanın desteklenmesi gerektiğini söyleyen AKP Milletvekili Gönül, "Her türlü kültürün yaşamaya devam ettiği, geleneklerin ve göreneklerin yaşatıldığı bir Türkiye gerçekten hepimizin arzu ettiği bir Türkiye'dir. Bunların kaybolmadan yaşatılabilmesi, yeni nesillere aktarılması konusu gerçekten hepimizin, her etnik kökenin önemsediği bir husustur" diye konuşmuştur.

Çalıştaya katılan BDP milletvekili Sırrı Süreyya Önder ise “Keşke umut dolu bir konuşma yapabilseydim. Fakat durumun gerçekçi bir fotoğrafını göstereceğim. Devletin demokratik açılım diyerek cilalayıp sunduğu şudur. ‘Ana dilde eğitim ülkeyi böler’ demiştir Başbakan Erdoğan. Daha sonra denilenler ‘Anadilde eğitim açılıma yapılmış bir suikasttır’ ve en vahimi ’Kürtçe medeni bir dil midir?’ dendi. Niyeyse kendilerini anapara, sizleri de faizi gibi gören bir anlayışa karşı neler yapmamanız gerektiğini karınca kararınca ben size söyleyeyim. Mesela devletten televizyon istemeyin. TRT Şeş gibi bir ucube kurarlar. Kendi içinde bir hukukunu bile oluşturmazlar. ’Bunu da verdik ya nankörler’ diye her vesileyle başınıza kakarlar.” dedikten sonra akıl hocalığında hızını alamayarak inciler saçmıştır!

“Bu kadar genciniz var. Bir internet bağlantısına bakar bir televizyon yayını. Bu konuda deneyim, paylaşmak ihtiyacı hâsıl olursa bütün Kürtler yanınızdadır. Kendi televizyonunuzu kendiniz kurun. Daha sonra MİT ile ortak çalıştığınız veya paralel devlet yapılanmasına öncülük etmek ile karşı karşıya kalırsınız. Sistemin tek sesten, tek renkten, tek dilden başkasına tahammülü yok. Bu çark bin yıldır böyle sürüyor.”

Radikal gazetesinin haberine göre Çalıştay’ın ilk gününde Prof. Dr. Doğu Ergil, Doç. Dr. Osman Can, Gazeteci Orhan Miroğlu, Dr. Zeynel Abidin Besleney, Dr. Setenay Nil Doğan da birer konuşma yapmış, bir sonuç bildirgesi hazırlanmıştır.

ÇHİ Yürütme Kurulu üyesi Erol Karayel tarafından okunan “LEJEN XASE(!)  / ÇERKES ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ”nde şu talepler ifade edilmiştir.

Kürtçe, Çerkezce, Lazca anadilde eğitim şekeri gibi emperyalizm kimin arabasına binerse ona kendi türküsünü söyletmektedir. Ama onun şivesinde…

AKP iktidarı son yıllarda giderek artan bir hızla Türkiye’nin federalleşmesinin (şehir devletleri) ekonomik, sosyal ve yasal alt yapısı özenle hazırlanmıştır. Yapılan her şey emperyalizmin hayallerinin gerçek olmasına hizmet etmektedir.

Bu tertibe karşı çıkacak ve toplumu bilgilendirecek kurum ve kuruluşlar; parti, sendika, dernekler, çeşitli iç ve dış hamlelerle dönüştürülüp, etkisizleştirilmiştir.

Türk Ordusu ve hatta MİT medya eliyle ve psikolojik harekâtla yıpratılmıştır.

Cumhuriyet’in kuruluş felsefesini, ulus devleti savunacak yapılar, üniversiteler de dâhil, üç maymunu oynar hale getirilmiştir.

Gelinen nokta, Gençliğe Hitabe’de satır, satır anlatılanla örtüşmektedir. Öyleyse ya birileri okur da gereğini yaparsa diyerek Gençliğe Hitabe okullardan kaldırılmaktadır.       

Öyleyse bugün, Bursa Nutku’nu okumanın, anlamanın ve hakkını vermenin vaktidir.

Bölünme haritaları emperyalizmin 100 yılı aşkın ev ödevidir. Ortadoğu haritası dün kanla çizilmiştir. Günümüzde de aynı “ev ödevi” yeni oyuncularla, kuklalarla sahneye konulmak istenmektedir. Ancak dün, Türk milleti Mustafa Kemal önderliğinde emperyalizme karşı bağımsızlık savaşı vererek Türkiye’nin bölünmesine izin vermemiştir. Bugün de tarih boyunca esir olmamış Türk milleti azim ve kararıyla gerekli cevabı verecektir. Emperyalizmin ve her türlü işbirlikçilerinin en büyük korkusu budur. Gel gelelim korkunun ecele faydası olduğu görülmemiştir.