Son yıllarda dünyada yaşanan sermaye, işgücü ve teknolojinin ülkeler arasındaki hareketliliği globalleşme adı verilen olguyu gündeme getirmiştir.Bu globalleşmeden ülkemiz 1960’lı yıllarda bir çok Avrupa ülkesine iş gücü göndermeyle başladı, daha sonra bu akımdan ülkemiz serbest piyasa ekonomisine geçişle, sermaye ve teknoloji olarak etkilenmiştir.Globalleşme aynı zamanda vatandaşlık kavramının taşıdığı anlamı genişletmiş dünya vatandaşlığı kavramı gündeme gelmiştir.

                1960’lı yıllarda sadece çalışmak amacıyla yurt dışına giden vatandaşlarımız sermaye birikimleri sayesinde yaşadıkları ülkelerde, ekonomik ve hukuki ilişkilerini daha yoğunlaştırmıştır. İşçi statüsünde yurt dışına giden vatandaşlarımızın bir kısmının bulundukları ülkelerde azımsanmıyacak güce sahip teşebbüslerin sahipleri konumuna geldikleri, seçme hakkı gibi temek hakları elde ettikleri görülmektedir.

                Yurt dışında bulunan vatandaşlarımızın büyük bir bölümü kazançlarını Türkiye’ye getirmek suretiyle, büyük ölçüde menkul ve gayrimenkul tasarrufları ağrlıklı olarak kullanmaktadır.

                Bu gelişmeler yurt dışında çalışma ve oturma izni bulunan vatandaşlarımızın, Türkiyede elde ettikleri, menkul, gayrimenkul,ticari ve diğer kazançları bakımından elde ettikleri gelirlerin vergilendirilmesinde tam ve dar mükellef olarak vergilendirilme sorununu ortaya çıkarmıştır.Bunun sonucu olarak, Maliye Bakanlığı konuyu ele almış ve genel tebliğleri ile konuya açıklık getirmiştir.

                Tam ve dar mükellef arasındaki temel ayırım, tam mükelleflerin Türkiye içinde ve dışında elde ettikleri kazanç ve iratları tümü üzerinden vergilendirilmesi, dar mükelleflerin ise sadece Türkiye’de elde ettikleri kazanç ve iratları üzerinden vergilendirilecekleridir.

                Son yıllarda ülkemiz ve diğer üllkeler arasındaki ekonomik ve ticari ilişkilerin hızla artması nedeniyle Türkiye çifte vergilemeyi önleme amacıyla bir çok ülkeyle anlaşma imzalanmıştır. Buna göre, yurt dışında oturma ve çalışma izni bulunan Türk vatandaşları çifte vergilendirilmeyi önleme anlaşmaları bakımından bulundukları ülkenin mukimi sayıldığından bu kişilerin Türkiye’de elde ettikleri gayrimenkul ve menkul sermaye iratlarından elde ettikleri kazançlarının vergilendirilmesi sırasında öncelikle bu kişilerin bulundukları ülke ile vergi anlaşmasının bulunup bulunmadığına bakıldıktan sonra bu anlaşmalar da göz önünde bulundurularak vergilendirilmeleri gerekmektedir.

                Gelir Vergisi genel tebliğlerinde, yurt dışında çalışma ve oturma izni olan vatandaşlarımızın, Türkiye’de elde ettikleri gelirleri nedeniyle dar mükellefiyet esasına göre vergilendirileceğini belirtmiştir.Yani bu vatandaşlarımız sadece Türkiye’de elde ettikleri gelirlerini beyan edecekler, bulundukları ülkelerdeki kazançlarını beyanlarına eklemeyeceklerdir.

                Ancak bu gelirlerin beyanları sırasında, tevkif (kesinti) suretiyle işlem yapılıp yapılmadığı ve ilgili yılın beyan sınırları dikkate alınmalıdır.

 

SORU VE CEVAP

                Almanya’da oturan bir vatandaşımızın Türkiye’de oturan yakını yazılı olarak şu soruyu göndermiş, sanırım bu konu bir çok vatandaşımızı ilgilendirmektedir.

SORU-1- Almanya’da işçi olarak çalışmaktayım.Türkiye’de mesken olarak kiraya vermiş olduğum dairelerin kira tutarı 12.000 TL liradır.Ayrıca Türkiye’de bir bankadaki vadeli mevduat hesabımdan dolayı yaklaşık 55.000 TL faiz gelirim doğacaktır.Türkiye’de bu gelirlerim için beyanname verecek miyim?

CEVAP-1- Türkiye’deki meskenlerinizden elde ettiğiniz kira gelirlerinden ödeme sırasında tevkifat (kesinti) yapılmadığından ve mesken kira geliri istisna tutarını aştığından (G.V.K. 21) dar mükellef statüsü ile beyanname vermek zorundasınız. Ayrıca elde edeceğiniz faiz gelirini de indirim oranını düştükten sonra dahi, beyan sınırını aşması nedeniyle beyannamenize eklemek zorundasınız.