Ağaç bir murat, ilahi bir sanattır. 700-800, 1000 yaşındaki ağaçlara bakınız, onlar bir eşsiz sanat eseridirler. Yani ilahi sanattırlar. Yeşil huzurun, huzur barışın temeli ve sembolüdür. Orman temiz havadır. Temiz hava ise sıhhattir. Ormana uzanan el, canımıza uzanan el gibidir. Orman ve ağaç güzelliğin simgesidir. Aşıkların otağı, hayvan ve haşaratın yatağıdır orman. Herkesin bir düşmanı vardır. Ormanın düşmanı ise plansız kesim, tarla açma isteği, kontrol edilemeyen kıl keçileri, özellikle yangınlar, anız yakmak, teröristlerin ihanetleri, ağaç sevgisinin toplumda düşük seviyelerde olması gibi ormanın, ağacın ve yeşilin düşmanlarıdır. Dinimizin ağaca, ormana, yeşile nasıl önem verdiğini bize Kur’an ve R.SAV. söylüyor. Birkaç örnek sunalım isterseniz:

“Sizlerden her hangi biriniz ister misiniz ki hurmalıklardan, üzüm bağlarından, bir bahçeniz olsun da, altından ırmaklar aksın. Orada her çeşit meyve-sebze bulunsa..” Bakara suresi, 266.ayet.

Vakıa suresi çeşitli ağaçlar, meyveler, çağlayan sular, yeşilliklerden söz eder. Yine cennet en büyük nimettir. Cenneti cennet yapan binbir çeşit meyve, sebze, ağaç, orman, bitki ve berrak sulardır. Cennet=bahçe demektir. Kur’anda 100’den fazla yeşilden, bahçeden, ayet vardır. Kur’an’da 30 yerde cennet ağaç ve sularından, ırmaklarından söz edilir. Yine ağaçların, meyvelerin, sebzelerin yeşilliklerin döllenme olayı ile nesillerinin devamından söz eder. Yeşilin neslinin devamı şarttır der.

R.SAV. de mübarek sözlerinde; “Bir kimse bir ağaç dikerse, Allah cc. o kimse için diktiği ağacın meyvesinden yaprağından, ağacından kuş yararlandıkça ağacı dikenin deflerine Allah sevap yazar. (Ahmed B. Hanbel Kahire)

Ağaç ayakta kaldığı müddetçe diken için sadakayı cariye, devamlı sevaptır, sadakadır.

•“Sizden biriniz kıyametin kopacağı anda bile olsa, eğer elinde bir fidan varsa onu diksin”…Ağacın önemini, bundan daha açık ifade eden bir söz olamaz. Çünkü söz R.SAV.in sözüdür, önemlidir.

•Kim bir boş ve çorak araziyi ağaçlandırırsa o ağaçlardan da ölü diri yararlanırsa, Allah o ağacı dikenleri ödüllendirir. (Buhari Müslim)

•Mekke’deki Haram bölgesi (ki 30 km çapındaki bir alan) yeşillikleri, ağaçları kesmek dinen yasaktır. Hele ihramlı iken kesmek cezayı gerektirir. Kurban kesmesi icap eder.

•Ağaçları kesmeyiniz. Av hayvanlarını orman ehlini öldürmeyiniz, yuvalarını bozmayınız. (Muhammed Namidullah = İslam peygamberi, sh 356)

Bu ve benzeri birçok ayet, hadis, fıkıh maddesi ve güzel sözler hep ağaç ve yeşil için söylenmiştir. Kur’an’da insanların dünyayı imar etmeleri emredilir. Ağaç, orman ve yeşil de bir yurdun imarının en önemli bir parçasıdır. Çünkü orman=su=ırmak=akarsu=baraj demektir. Suyu enerjisi olmayan bir vatan toprakları nasıl imar edilir, ormansız, ağaçsız, yeşilsiz, çiçeksiz, rengarenk bitki yağmursuz, suzsuz ülke kalkınmasının mümkün olmayacağını herkes bilir.

AĞAÇ VE ORMANLA

İLGİLİ GÜZEL SÖZLER

1.Orman yağmurun yularıdır. (Atasözü)

2.Ormansız köyün çeşmesi susuz, deresi huysuz olur. (Atasözü)

3.Çivisiz tahtayı yel, ormansız tarlayı sel alır. (Atasözü)

4.Gelinin süsü duvak, tarlanın süsü sulaktır.

5.Çiçek dalında güzeldir.

6.Ağaç yaş iken eğilir.

7.Meyvesiz ağaç taşlanmaz.

8.Pehlivanı salta, ağacı balta yıkar.

9.Ağaçlar ayakta ölür.

10.Eğri ağaçtan düz tahta çıkmaz.

11.Ormana sormuşlar niçin kesildin? Beni kesen baltanın sapı benden demiş.

12.Ormanın gülü meşe, insanın sefası neşe.

13.Her taş yerinde, her baş evinde, ağaç ormanda ağırdır.

14.Ağaç yağmuru, yağmur suyu besler.

15.Orman-ağaç yağmurun mıknatısıdır.

16.Orman suyun deposu, toprak suyun tıpasıdır.

17.Yapraksız ağaç, saçsız insana benzer.

18.Ağaçsız tepelere kel tepe denir.

19.Aslan ormanda, mahkum zindanda yaşar.

Ağaç, orman ve meyve ile ilgili bir hikaye:

Milli Eğitim Bakanlığının 40-50 sene önce Türkçeye çevirdikleri hikmetli sözler ve ibretli olaylardan söz eden Şark Klasikleri eserlerinden birisinde okuduğum bir olayı sunuyorum:

Muhteşem Türk devletlerinden biri olan Gaznelilerin ünlü hükümdarı Sebüktigin Mahmut Gazneli (M.970-1030) Sebüktiginin oğlu ve Gazneli İmparatorluğunun ünlü hükümdarıdır. Son derece zeki ve cesur bir asker ve yöneticidir. Sünni bir devlet adamı ve Hindistan fatihidir. Hindistan’a ve Pakistan’a müslümanlığı götüren bir Türk hakanıdır. Hz. Ömer R.A. hazretlerini kendine örnek alarak halkını adaletle idare etmeyi kendine hedef seçmiştir.

Hatırımda kalan bir serüvenini –olayını- sizlerle paylaşmak isterim:

Ağaç ve meyve üzerine:

Mahmut Gazneli bir av programı sırasında kalabalık bir grup asker ve yöneticilerle beraber bir köyden geçerken beli bükülmüş 90-95 yaşlarında bir pirifani – ihtiyarın bahçesine ağaç diktiğini görür. İlgisini çeker ve yanına varıp selam verir. İhtiyar onun padişah olduğunu anlar. Gazneli Mahmut ihtiyara sorar:

-Ey Dede, derdin nedir ki meyvesini yiyemeyeceğin bir fidanı dikmek için zahmete giriyorsun. Git sen de şu ağacın gölgesinde otursana, demiş. Beli bükük ihtiyar zor şer başını kaldırmış.

-Padişahım gölgesinde otur dediğin ağaç olmasaydı ben hangi ağacın gölgesinde otururdum. O ağacı babam dikti. Şu ağacı da dedem dikmiş. Onların diktikleri ağaçların gölgesinde biz oturuyor ve meyvelerinden de yiyoruz. Bu nimete şükür ediyor ve biz de evlatlarımıza ve torunlarımıza hizmet ediyoruz. Bu fidanın meyvesini onlar yiyecek, yurdumuz yeşillenecek, bahçemiz meyveleşecek, hele şu ayranı için de ferahlanın, terlemişsiniz, diyor ve ayranın içine ufak bir saman çöpü atıyor. Padişaha ve misafirlere sunuyor.

Gazneli Mahmut ihtiyarın bu hassas davranışına hayran kalıyor ve onu ödüllendirmek için bir kese altın veriyor. İhtiyar padişaha hakanım ellerin fidanı 3-5 sene sonra meyve verirken benim fidanım (R.SAV.in diktiği hurma gibi... Diktiği hurma şol zaman yemiş verdi, hemen) hemen meyvesini verdi, demiş. Gazneli Mahmut, dede bu ayrandaki saman çöpü nedir. Padişaha içinde saman çöpü olan ayran verilir mi, deyince, ihtiyar; Padişahım, terlisiniz, yorgunsunuz, atlarınız köpüklenmiş, ayranı birden değil de saman çöpü gözünüze takılır da ayranı yavaş yavaş içmeniz için temiz bir buğday sapıdır deyince, Padişah ihtiyarın nezaketine ve zerafetine hayran kalıyor. Oradan biraz ayrılınca vezirine şu keseyi götür, önce bir altın ver. Bakalım ne diyecek? Sonra isterse keseyi ver, diyor.

Vezir kesenin içinden bir altın alıyor, ihtiyara padişahımızın ikinci ikramıdır diyor, bir altını uzatınca, ihtiyar altını almıyor. Vezir, ihtiyara, dede bu hakanımıza hakaret sayılır deyince, ihtiyar padişahlar –gani zenginler- cömertler, Allah’ın rahmet deryalarıdır. Padişaha bir altın göndermek yakışmaz. Adet ve usul odur ki inam ve ikram kese ile yapılır. Keseyi ver, diyor. O zaman vezir ihtiyara keseyi veriyor, elini öpüp hayır duasını alarak oradan ayrılıyorlar.


Çorum’da, ağaca ve yeşile kendini adamış insanlardan biri de, emekli öğretmen Hüseyin Ceylan…Doğa sever Hüseyin Ceylan, Çorum dışından getirdiği fidanları, kendi elleriyle Ulumezar’a dikmesiyle tanınıyor. Yukarıdaki fotoğraf da 2010 yılında çekilmiş…

(SÜRECEK)