İnsan yaşamında, bazı konularda yapılan yorumlar, özellikle yönetici durumundakilerin yorumları, gerek o insanların yaşamlarını, gerekse o ülkenin geleceğini, yıllarca, hatta asırlarca etkiler. O yaşamları yönlendirir, şekillendirir.
İşte insan yaşamında büyük etkisi olan dinlerin, dini kuralların, doğru veya yanlış yorumlanması da insanların yaşamında olumlu, ya da olumsuz izler bırakmakta, olumsuzluk halinde ise o ülkenin, uygarlık yolunda ilerleyen toplumların çok gerisinde kalmasına neden olmaktadır.
Hemşehrimiz değerli gazeteci-yazar Soner Yalçın’ın, 20 Kasım tarihli Sözcü Gazetesi’ndeki “Hurafeci Erdoğan” başlıklı yazısı son derece ilginç geldi bana ve bu yazıyı yazmama neden oldu.
Araştırmacı bir yazar olan ve yazılarında bize ilginç tarihi bilgiler de aktaran Soner Yalçın bu yazısında da, 8. Yüzyıl’dan 13. Yüzyıl’a kadar altın çağını yaşayan İslam aydınlanmasından bahsetmekte.
Müslüman alimlerin arka arkaya buluşlar gerçekleştirdikleri bu dönemde, Batı’da Ortaçağ yaşanırken, Doğu’da adeta Rönesans yaşandığını, El Kindi, Razi, Farabi, Biruni, İbn-i Sina, Ömer Hayyam, İbn-i Rüşd gibi yüzlerce Müslüman düşün ve bilim adamı yaşadığını; bunların Matematik, Kimya, Ziraat, Botanik, Tıp gibi bilim dallarındaki çalışmalarından Batı’nın faydalandığını ifade etmekte.
Matematikte sıfırı, ondalık kesirleri, Trigonometriyi, modern optiğin ilk tohumlarını, alkol sözcüğünü, katarakt, çiçek, kızamık hastalığını, cerrahi müdahalede uyuşturucu kullanmayı ve bunlar gibi pek çok temel bilgileri, bahsi geçen dönemde, Batı’nın Doğu’dan öğrendiğini belirtmekte.
13. Yüzyıl başında ise İslam aydınlanması çökmüş, İslam coğrafyası rasyonel düşünceden kopan, bilgiyi aramayan, basit yorumlarla yetinen, kaba biçimsel kalıplara boyun eğen cahiliye dönemi inançlarını sürdüren, hoşgörüsüz gericilerin elinde kalmış, düşünceye, bilime düşman dinciler ve onların koruyucu iktidarları yüzünden, aydınlanmacı İslamın feodalizm bataklığına saplanıp kalmış.
İşte çarpık ve gerici yorumlar ve bunun, işine gelen iktidarlarca devam ettirilmesi, ülkelerin kaderini değiştiriyor.
Atatürk gibi bir liderle aydınlanmaya yelken açmış bir ülkeye, din konusundaki çarpık düşünceleri ile, çarpık yorumları ile, 12 yıldır, Ortaçağa dümen kırdıran bir iktidarımız var.
Dinen de günah olduğunu bile bile, bin odalı KaçAk saraylar ve her konudaki şatafat düşkünlüğü, israfları, kapatmaya çalıştıkları rüşvet ve yolsuzluk olayları, almış başını gidiyor.
Bu ülkenin en tepesindeki yetkili, Cumhurbaşkanı, bu çağda, “Kadınla erkek eşit olamaz, fıtrata ters.” Diyebiliyor. Hem de Dünya’da birçok ülkeden önce, Atatürk gibi bir lider tarafından, taa 1934 yılında seçme seçilme hakkı verilmiş olan kadınlarımızın gözünün içine baka baka.
Ondan cesaret bulan Antalya Milli Eğitim Müdürü, öğrenci servis araçlarında “Erkekler önde, kızlar arkada oturacak” diyebiliyor.
Kuran’da kesin bir ayet olmamasına rağmen, kadınlarımızı, hatta orta öğrenimdeki kız öğrencileri dahi, türbanlayıp; 2011 yılında, Ege Üniversitesi’nde türbanlı bir kız öğrenci hakkında Danıştay kararına uyarak, tutanak tutup, fotoğrafını çekti diye, 2 yıl 1 ay (2 yıla kadar ceza ertelenebiliyor), hapse mahkum edilen, Astronomi ve Uzay Bilimleri Öğretim Üyesi Prof. Dr. Rennan Pekünlü’yü hapse atarak mı, bilimde atılımlar yapıp örnek olacağız Batı’ya ?.. Bu zihniyetle mi?.
28/11/2014