Başbakan, “Ben hırsızlık, yolsuzluk denilince; devletin kasasının soyulup, soyulmadığına bakarım…” diyor.
Bunun tercümesi şudur;
“İhalelerde oluşturduğumuz para havuzları; imar planlarıyla oynayarak ya da oynatarak yakınlarımıza sağladığımız yüksek rantlar; helal(!) paralardır…”
* * *
Başbakan; “Bugün Türkiye, Avrupa Birliği ülkelerinin tamamına yakınından çok daha özgürdür…” diyor.
Bunun tercümesi şudur;
“Kamu ihalelerini istediğimiz kişilere veriyor muyuz? Veriyoruz.
Benim ve bakanlarımın çocukları için soruşturma açan hakim ve savcılarının görev yerlerini anında değiştirebiliyor muyuz? Değiştiriyoruz.
Operasyonlara katılan emniyet güçlerini, hallaç pamuğu gibi atıp, sağa sola sürebiliyor muyuz? Sürüyoruz.
Savcılar oğlumu ifadeye çağırıyor. Ben gönderiyor muyum? Göndermiyorum.
İşimize gelmeyen yazılı ya da görsel medyanın sesini anında kısabiliyor muyuz? Kısıyoruz.
Bakanlarım 700 bin liralık kol saatlerini hediye(!) diye kabul edip, aslanlar gibi kollarına takıyorlar mı? Takıyorlar.
Yakınlarımı, başkalarından toplama paralarla, gazete, televizyon sahibi yapabiliyor muyum? Yapıyorum.
Çocuklarım vakıflarına, aslanlar gibi bağış(!) alabiliyorlar mı? Alıyorlar.
Muhalefet bunları bize sorduğu zaman, sağır ayağına yatarak, işimize gelmeyeni duymazdan gelip, sadece işimize gelenlerin yanıtlarını verebiliyor muyuz? Veriyoruz.
Böyle şeyler, AB ülkelerinde olur mu? Olmaz.
Demek ki biz onlardan çok daha özgürüz….”
* * *
Başbakan, Deniz Baykal’ın ve MHP üst düzey yöneticilerinin kasetleri çıktığı zaman; “Bunlar özel değil, genel! Genel ahlaksızlıkların görüntüleri bunlar…” diyordu. Bugün aksini söylüyor.
Bunun tercümesi şudur;
“Tırstım… Dün işbirliği yaptığım, bugünlerde ayaklarına bastığım bu adamlar, her an benim ya da yakınlarımın kasetlerini de servis edebilirler. Ölçülü konuşmakta, dün söylediklerimi bugün yadsımakta yarar var…”
* * *
İçişleri Bakanı Efkan Ala, “Bizim hiçbir yolsuz işimiz olmaz, olamaz…” diyor.
Bunun tercümesi de şudur; “her tür yolsuzluğumuzu yasalaştırıp, kılıflıyor, zeytinyağı gibi üste çıkmasını iyi beceriyoruz...”
* * *
Meclis Salı Oturumunda, bir AKP Milletvekili kürsüde; “Yeter artık bu yolsuzluk suçlamalarıyla daha fazla üzerimize gelip, bizi tahrik etmeyin…” diyor.
Bunun tercümesi şudur; “Biz malı götürmeye devam edeceğiz, bizi germeyin, ağız tadıyla yapalım, şu işi…”
* * *
Dün bunları AKP’li bir arkadaşımın bürosunda da söyledim.
Güldü.
“İşte” dedi, “siyaset budur!”
Bunun tercümesi şudur;
“Siyaset yapıyoruz kılıfıyla sizi öpüyoruz(!), öpmeye de(!) devam edeceğiz.”
* * *
Ben de yanıt verdim.
Müstahakız, öpün…