Katip arzu halim yaz yare böyle…

Bir zamanlar genelde geçim sıkıntısı çekenler, çocukları doğduğu günden başlayan telaşın içinde bulurlar kendilerini.
Köylerde yaşayanlar, bir tarlanın kenarına kavak fidanları diker. Çocuklarıyla birlikte ağaçları da büyütürler. Askere giden çocukların cebinde harçlık, gelinlik kızlar için başlık parası olur. Geriye kalanı ise düğün dernekte kullanılır.
Kasabalarda, yaşayan bir karış toprağı olmayan aileler, çocukları için kaygılıdır! Onların maddi sıkıntı çekmeden yaşamaları onların en büyük dileğidir. El altından iyi bir usta aranır. İyi bir ustanın yanında gözde bir mesleği öğrenmenin tadına doyum olmaz. Araya girebilecek hatırlı dostlar aranır! Sonunda ilkokula gidecek yaşa gelen çocuklar çıraklığa ilk adımını atar.
Baba çocuğunun elinden tutup ustanın yanına götürür. Yıllardır değişmeyen sözü söyler: “Eti senin, kemiği benim!”
Birçok usta bu yaşta mesleğe başlayan çocuğa para vermez. Yıllar sonra çocuk, aldığı haftalıkların babası tarafından verildiğini öğrenir. Mesleği sevmesi, başarılı olması için verilmiştir o paralar. İlk kez para kazanmanın mutluğu ömür boyu unutulmaz. Çocuğun mesleğini sevmesi için ayrıca harçlık verilir.
Yıllar boyu sürecek çıraklık dönemi başlamıştır. İlk yıllarda sadece getir götür işlerini yapar. Dayak yer sesini çıkaramaz. Büyüklerine şikayette bulunursa ikinci dayak gelir. Büyüklerine göre dayak cennetten çıkmıştır!
Dükkana yeni gelen bir çocuk, önceden gelenin kıdemini artırır. Kalfa olmasına uzun yıllar vardır ama onun yükünü azaltan, hemen koşması gereken biri vardır. Çayın demi, çırağın kıdemi son derece önemlidir.
Zaman gelir, çırak kalfa olur. Her meslek grubu kendi arastasında çalışır. Meslekler farklıdır, kurallar aynıdır.
Yok olan meslekleri fotoğraflarken fırsat buldukça onlarla sohbet ederim. Kısa süren sohbetlerin tadına doyum olmaz. Otuz yedi yıl önce ayakkabılarımın tamiratını yapan usta, bana öğüt vermişti: “Yavrum, herkes para kazanabilir; ancak herkes para harcamasını bilemez.”
O yıllarda mutlaka ustanın benden büyük torunları olmalı. Usta sadece işini yapmıyordu; hiç tanımadığı insana yol gösteriyordu.
Kısa süreli sohbetlerde, asla işlerini bırakmıyorlar. İşlerini yaparken gereken özeni gösteriyorlar. Dinlemesini bilene ancak yakın dostlardan duyacaklarımızı anlatıyorlar. Onlar, mesleklerinde ustalaşırken, yüreklerinde insan sevgisini taçlandırmışlar!
Bir zamanlar, zanaatkarlık gözdeydi. Ustamız dertliydi. Geçmiş yıllarını anlatırken hüzünlüydü. Gençlik yıllarında devlet memurlarından daha fazla para kazanıyormuş. Tanıdığı, dostluk kurduğu memurlara borç para verirmiş.
Müşteriden fazla para alan, ayıplı mal satan, başkasının namusuna yan gözle bakanlar ağzıyla kuş tutsalar arasta içinde barınamazmış.