Ekrem İmamoğlu’nun bayramda memleketi olan Karadeniz’de bayramlaşma adı altında geziye çıkması, davet ettiği gazeteciler ve gerçekte cumhurbaşkanlığı adaylığına, biraz da utangaç bir şekilde “ben de varım” demesi tartışmaları sürüyor.
Dikkati çeken, çok bildiğimiz gazetecilerin davet edilmesi. Aslında bazılarının gazeteciliği de tartışılır. Bazıları gazeteciden çok tetikçi olarak tanınıyor. Toplumda gerçekten gazetecilik yapanların davet edilmemesi, onların özgül ağırlığını hafife almak oluyor. Ben gidiyorum dedikten sonra, gazeteciler kendiliğinden gelseydi kimsenin bir diyeceği olamazdı. Buradan çıkan sonuç, Türkiye’de işler böyle yürür algısı yaratıldı.
Otobüsteki fotoğrafa bakınca, Sayın İmamoğlu oraya montajla konmuş gibi geldi. Gözlerimiz İmamoğlu yerine, genelde aynı kadroyla, aynı koltukta Reis’in oturmasına alışkın olduğundan elbette yadırgadık.
Toplum neden o gazetecileri yadırgadı? Mevcut iktidar tarafından, ülkemiz ağır yıkıma uğrarken, rejim değiştirilirken bu gazeteciler de iktidarın ortağı ve tetikçisi oldu. Gezi ve Kabataş yalanlarına ortaklık ettiler, yalan haber yaydılar. Halkın çektiği acı ve onca yolsuzluğa karşı iktidarın yanında yer aldılar. Toplumun tepki ve duyarlılığı buradan geliyor.
İmamoğlu yanlış yaptı;
*Olay sadece gazetecilerle sınırlı olsaydı, İmamoğlu’nun yanında dururduk. “Abdestinden şüphesi yok ki namazda neden çelişkiye düşsün” derdik. “Gelsin işte AKP Karadeniz’de nasıl bozguna uğradı görsünler” diyebilirdik. 
*İmamoğlu’nun sonraki açıklamaları işi çığırından çıkardı. Hiç sağa sola kıvırmayalım, İmamoğlu halka parmak salladı. Ne demek o? “Topu topu 200 300 kişinin yorumları…Vız gelir tırıs gider” söylemleri. Arşimet’in ünlü sözünü unutmayalım; “Bana öyle bir çubuk ve öyle bir destek verin ki, dünyayı yerinden oynatayım” İstanbul’un o çubuk ve destekle yerinden oynatıldığı unutulmamalı. 
*Nedir o “Akıllı olun” deyimleri. Bu sözcük daha çok mafyanın ve bazı sağ etiketli tosuncukların kullandığı bir deyim. Demokrasi güçleri, adı üzerinde demokrasi istiyoruz, CHP genel başkanlarını bir gözden geçirelim, hangisi? Ya da hangi sol bu deyimi kullanmış? Halka karşı, bu mafya ağzı nereden çıktı?
*Sayın İmamoğlu hatasız değildir.   Daha önce de de bazı hataları oldu. İstanbul’u büyük bir bataktan, halkın soygundan kurtarılmasında payı olduğu için, hatta bugün de sevapları hatalarını henüz silecek düzeyde olduğu için, ya da düzeltebileceğine inandığımızdan, kalemimizin ucunu duvara sürterek yazıyoruz. Örneğin imamlar dururken camide kuran okuması, O’na mı kalmıştı? Mitinge imam çağırtarak dua okutmak, başkan seçilince Cengiz Holding’i ziyaret, dikkatlerimizden kaçmış değil.
*Sayın İmamoğlu’nun CHP’yi ve demokrasi tarihini iyi okuması gerekiyor. O dediğiniz “akıl” herkese lazım. Demokrasi tarihinde bakınız, Ertuğrul Günay’lar, Mustafa Sarıgül’ler, Muharrem İnce’ler… Mezarlığı da var. Örneğin Muharrem İnce’yi bitiren “Adam Kazandı” diyerek havlu atmasıdır. İmamoğlu ise “Ne hak yerim, ne hakkımı yediririm” iradesi ile İstanbul’u kazandı. 
*Solda lider zor yetişir, fakat yanlışı görüldüğü an, çok çabuk harcanır. O her şeye rağmen ayakta kalan liderler, sadece sağa ve biat kültürüne özgüdür.
*Belediye başkanı olarak kredisi halkta henüz bitmedi, tüketmemesini diliyoruz, Fakat halka parmak salladıysanız, yarım yamalak özürle kurtulamazsınız. “Yanlış anlaşıldım, hata yaptım, konu ereğimi aştı” deseydi bu zarardan hiç olmamış gibi kurtulabilirdi. Cumhurbaşkanlığı konusunda ise, Sayın Kılıçdaroğlu iyi bir rehber, ama sanırım okuyamadı. Bakınız kendisi için bile “Millet ittifakı aday gösterirse adayım” diyor.
İmamoğlu o fotoğrafla, ünlü bir banka reklamında ki gibi “Yok aslında birbirimizden farkımız” demiş oldu. Oysa farklı olduğunuz için seçildiniz. Kimsenin oyu “Çantada keklik” değildir. Seni yaratan ana tabanı iyi tanımak lazım. Farklı olursak değişim olur. “Her şey güzel olur…”İmamoğlu için en ibretlik atasözü “Taş yerinde ağırdır” olmalı sanıyorum.