Operasyonlar,

Gözaltı,

Aramalar...

Gazeteciler…

Komutanlar…

Tutuklamalar…

Burası Türkiye baylar, bayanlar.

Burası Türkiye.                                                   

Yani ileri demokrasi ülkesi,

 Hatta çok çok ileri demokrasi ülkesi.

Bunun adına “Korku imparatorluğu” diyorlar.

Korkutacaksın.

Korkutacaksın ki, toplumsal muhalefeti dizginleyeceksin.

Korkutacaksın ki, işi götüreceksin.

İşte bu.

Eskiden toplumu sürükleyen aydınları takır takır kurşunlatıp öldürerek yok ederlerdi.

Ya şimdi?

Şimdi “yaşarken ölüme” götürme taktiği var.

Yani tutukluk.

Yani mapusane.

Yani zulüm.

Ve hayret ki büyük bir suskunluk.

Herkes susuyor.

Yani korkuyor.

Korkmayan var mı içimizde?

O mu?

Bu mu?

Şu mu?

Kim var?

Teknoloji ile istediğini yapabilme şansı var şimdi.

Ayarla.

Fotokopile.

Dinle.

Ayıkla.

Sonra da toplama bir şeyler yarat.

Elmalar ile armutlar toplanıyor.

Araya portakallar da sokuluyor.

Ne varsa getir.

Ne varsa ayarla.

Sonra da bol sirkeli sarımsaklı işkembe çorbası  senin olsun!

İleri demokrasi bu mu?

Böyle mi yerleştiriliyor demokrasi?

Bu şekilde mi insanı insan yapan değerlere dokunulmuyor?

İstikrar da böyle mi sağlanıyor?

Kurtuluş Savaşı’nda tutsaklıktan kurtulan topraklara, korku imparatorluğu adım adım yerleşiyor.

Bölücüler el üstünde. Davul zurna ve halaylarla karşılanıyor.

Misak-ı Milli sınırlarına Kuvayı Milliye Ruhuyla korumaya kararlı olanlar ise içeride.

Mapusanelere güneş doğmuyor.

Doğmuyor.

Ve hepimiz susuyoruz.

Peki yarın sıra kimde?

Sanmayın ki,

Sizde değil,

Bende değil,

Onda değil.

Sanmayın ki hiçbirimizde değil.

Hepimizde, hepimizde!..

Yine de,

Her Gününüz Güzel Olsun.