Bir yılı daha nihayete erdiriyoruz. Pek çok kimse, bu yazıyı yeni okuduğunda 2019 yılını geride bırakmaya hazırlanıyor olacak, y ada belki de yeni yıldan zaman harcamaya başlamış bile olacak. Ama hepimiz ortak bir sözcük kullanıyor olacağız: "Yahu ne kadar çok çabuk geçti bu yıl, hiçbir şey anlamadık."

Doğrudur aslında, her günü koşturmaca içinde geçenler için, geçen zaman çabuk anlaşılmaz. Ya zamanın değerini bilmeden öylesine yaşamak, ama sonra bir yerde durup geriye bakıldığında neler bırakıldığını, nelerin gittiğine seyirci kaldığımız, nelerin bizimle geldiğine, hangi pişmanlıkların iç cebimizde olduğuna ve hangi sevdiklerimizi kaybettiğimize ve kimlere nefretimizden çok, sevgimizi belli etmediğimize bakarız. Bir film şeridi gibi hayatımız gözlerimizin önünden geçer, gider. Her yıl sonunda keşkelerle doldurduğumuz hayatımız ve kurduğumuz sözcüklerimiz dökülür ağzımızdan. Ama çok geçtir artık, geçen geçmiş ve bir daha gelmeyecektir. Geçenler ve gidenler yalnız zihnimizde değil, hayatımızdan da bir şeyler götürmüştür artık. Ve dudaklarımızdan Hicaz makamında bir şarkı çıkıverir "Nasıl geçti habersiz, o güzelim yıllarım..."

Geriye dönüp baktığımızda giden ömürden gidiyor aslında. Hepimizin çocukluğunda ve anılarında unutamadığı bir yılbaşı anısı mutlaka vardır. Benim de şahsıma münhasır anılarım çok ama bunları burada kaleme almayacağım. Ancak ben nedense, sevinç ve neşe içinde olacağıma, garip bir hüzünle buluşurum yeni yılla. Belki de sırf bir yıl daha yaşlanmanın verdiği tarifsiz hüznü hissettiğim için.

Her neyse, artık eski denen bir yılın son günlerini yaşıyoruz. Çarşamba günü yeni yılın ilk günü olacak ve toplumumuz içerisinde yer alan insanların pek çoğu, daha gecenin etkisinden kurtulamadan, bir yılın muhasebesini bile yapamayacak. Ama bence oturup, bir yılın muhasebesi iyi yapılmalı. Çünkü bir yılın muhasebesini yapmadan, hatalarımızın nasıl farkına varabiliriz ve yeni yılda yeni umutları, yeni hayalleri kovalarken, bu hataları tekrarlamayacağımızı nasıl bilebiliriz.

Evet 2019 bitti ama önümüzde Allah ömür verirse koskoca bir 367 gün var. Bunun her gününü ve her anını, sevgi, saygı, duyarlı olarak geçirmek toplum ve insan olarak bizim elimizde. Hayallerimizi, umutlarımızı ve geleceğimizi yıl başı çekilişine endekslemeden her şeyi emeğimizle kendimiz yapalım. İyilik yapmayı ertelemeyelim. Kendimiz için istediğimiz huzuru başkaları içinde isteyelim.

Dedikten sonra yazımın sonunu bağlayacaktım ama yılın son günlerinde yaşanan flaş olaya dokunmadan geçmek doğru olmayacak.

Televizyon kanallarına zaman zaman yansıyan, Libya ile el ele tutuşup Akdeniz'i ikiye bölmek çok gurur verici. İnşallah temenni edilen sonuca ulaşılır ve beklenmedik bir olumsuzluk meydana gelmez.

stratejik bilgi gerektiriyor. Şahsen de bu bilgilerden yoksun olduğum için detaya giremiyorum. Ama görüntülere baktıkça; 156 yıl önce Danimarkalı dil bilimci Thompson'un Orhun kitabelerinde okuduğu;"ÜSTTE GÖK DELİNMEZSE, ALTTA YER YARILMAZSA, TÜRK'LERİ ALT EDECEK YOKTUR!" yazılışını anımsıyor ve umutlanıyorum.

Bu yazıyı okuyan ya da okumayan herkesin yeni yılını şimdiden kutluyorum. Kazasız, belasız, afetsiz, terörsüz, mutlulukları, başarıları, bol kazançları ve sevdiklerimiz ile birlikte sağlıkla yaşayacağımız, yaşayacağınız ve yaşlanacağınız bir yıl olması temennilerimle..

En güzel yıllar ve günler sizlerin olsun.