Birlik ve dirlik içinde olmaya hiçbir dönemde bu denli gereksinimimiz olmadı.

Ancak olması gereken bu birlik ve dirliği, bir türlü sağlayamıyoruz.

Türk halkı ikiye bölünmüş durumda.

Ayan beyan görünen bu bölünme, giderek endişe verici boyutlara erişiyor.

Yurtdışından (bile) görülüp, endişeyle izlenen bu bölünme; ne yazık ki bu ülkeyi yöneten(!) iktidar tarafından görülmüyor.

Daha doğrusu görülüyor da; bu bölünmeden nemalanıldığı için görmezden, duymazdan ve bilmezden geliniyor.

Üstelik körüklendikçe körükleniyor ki kemikleşsin bu bölünme.

Hiç gereği yokken; ülkemizin kurucusu ve kurtarıcısı Ulu Önder Atatürk’ün ölüm yıl döneminde, (sanki Osmanlı, hepimizin atası değilmiş gibi) “Osmanlı Devleti / Türk Devleti, Arap Alfabesi / Latin Alfabesi” karşılaştırmaları ve de tartışmaları gündem konusu yapılıyor.

Doğal olarak da azgelişmiş toplumun azgelişmiş bireyleri sazan gibi atlıyorlar, bu yapay gündeme.

Sonuçta her iki taraf da (kısıtlı bilgileriyle) birbirlerini ikna edemediği için, tek becerebildikleri şeyi yapıyor, kutuplara ayrılıyorlar.

* * *

İyi Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener’in de dediği gibi “Yeter artık, yeter…

Gereksiz ve zamansız söylemlerle, insanların kafasını karıştırıp, insanları birbirlerine düşürüp duruyorsunuz…

İnsanları kutuplaştırıp, bölüp, parçaladınız…

Yeter artık…

Şu saatten sonra makamı, mevkii ne olursa olsun, herkes ama herkes ağzından çıkana dikkat etmek zorunda.

Yeter gayrı, bu kadar bölünüp, parçalandığımız…

Karpuz gibi ikiye böldünüz bizi.

Yazık bu ülkeye.

Bölünüp, parçalanmamızın doğurduğu ve doğuracağı kötü sonuçların belirtileri ortada. Her konuda yerlerde sürünüyoruz.

Tüm Batılı devletler, bu kötü gidişatın ayırdında; bir tek siz değilsiniz.

Kendisini “Türk dostu” olarak niteleyen İtalyan Bakan Emma Bonino; “… Erdoğan’la birlikte iki farklı Türkiye ortaya çıktı. Ve yine Erdoğan’la birlikte, bu iki ayrı Türkiye giderek keskinleşip, kamplaşıyor. Bu durumun sonuçları çok kötü olacak.” diyor.

… …

Alman Federal Hükümet ortaklarından Sosyal Demokrat Parti‘nin Meclis Grup Başkan Vekili Rolf Mützenich de DW Türkçe’ye, aynı doğrultuda açıklamalar yapıyor.

Mützenich, “…Referandum sürecinin 'adil ve özgür bir ortamda’ yapılmadığını; referandumun şaibeli olduğunu, şaibeli referandum sonuçlarının güvenilir olmadığını…” vurguluyor; “Türk halkının büyük çoğunluğunun, bu yeni siyasal sistemde öngörülen köklü değişiklere, sıcak bakmadığını…” söylüyor.

Açıklamasının devamında da, “ Erdoğan ve ekibi, bu kutuplaşmayı bilinçli olarak yaratıyor, çünkü bundan nemalanıyor. (…) Erdoğan’ın, AKP ve MHP’nin de sadece bir bölümünün arzu ettiği başkanlık sistemi, Türkiye’yi, Avrupa’dan daha da uzaklaştırıyor. Bu kesinlik, AB’nin siyasal ölçütleriyle örtüşmüyor. Türkiye, Avrupa’dan uzaklaştıkça uzaklaştırılıp, Ortadoğu’ya yamanmaya çalışılıyor…” diyor. Hemen ardından bu yamanma girişimi sonuçlarının, Türkiye için büyük bir felaket olacağını dillendiriyor.

* * *

Kim veriyor bu kozları bu adamların eline?

Kim söyletiyor bu lafları bu adamlara?

??!!...

Elbette devlet yönetme birikimleri ve altyapıları olmadığı için bastıkları yeri göremeyen, hak etmedikleri makamları, koltukları işgal ettikleri için de hata üzerine hata yapan siyasetçilerimiz(!) veriyor bu kozları…

Yeter artık, yeter bu ülkeye verdiğiniz tahribat.

Yapmayın.

Daha fazla bölmeyin bu ülkeyi.

Birbirilerine düşürmeyin bu ülkenin insanlarını.

… …

Göktürkler nasıl atalarımızsa; Selçuklu da Osmanlı da bizim atalarımız. Bunun aksini söyleyen yok ki…

Eğer sorun yapıp, dayattığınız, Arap Alfabesinin terk edilerek, Latin Alfabesine geçilmesiyse; birileri de çıkar der ki;“Bizim asıl alfabemiz Göktürk Alfabesiydi. Arap Alfabesine geçerek, geçmişimizi öldürdünüz, soydaşlarımızla bağlarımızı kopardınız… Aslında Göktürk alfabesini bıraktırıp, Arap alfabesine geçişe zorlamak Türklere yapılmış en büyük soykırımdı…”

Nitekim de böyle söyleniyor.

Aklınızı başınıza devşirin.

Daha doğrusu hep beraber devşirelim.

Bu gidişat, iyi bir gidişat değil… Akıllarını karıştırmayalım insanlarımızın.

Bölmeyelim insanlarımızı.

Kolay kurulmadı bu ülke.

Sahip çıkalım ülkemize ve de insanımıza.