Sivaslı Ali kardeşler ve oğulları tarafından 1956 yılında kurulan sonra Baldudaklar'a geçerek modernize edilen Turhal'daki fabrikamızı 1965 yılında Baldudaklar'dan satın aldık. Fabrika biz devralmadan 9 sene önce kurulmuş ve bölgenin en eski fabrikasıydı.

Çorum'da şu anda kağıt fabrikasının bulunduğu yere; Güneş Kiremit Fabrikası’nı kurarken; Halit Hamoğlu'nun pazarlığını yaptığı, Baldudak Kiremit Fabrikasının revizyonunu yapıp devreye sokmak gibi bir durumla karşılaştık.

Çalışır duruma getirmek bana, ortaklık adına çalıştırmak da kardeşim İsmet Çenesiz'e düşmüştü.

Fabrikanın bir tarafında tren yolu, diğer tarafında ise Yeşilırmak vardı.

Fabrikanın ihtiyacı olan suyun alınması için ırmağın kenarına konulmuş elektrik motorlu kademeli pompanın içinde unutulan su kış günlerinde donmuş, pompayı parçalamıştı.

Fabrikada bir de 5 beygir gücünde Slavya marka dizel motorlu seyyar pompa vardı. Onu parçalanan pompanın yerine koyup ırmaktan suyu almak istedim.

Bakımını yapıp, ırmağa emiş hortumunu sallayıp kolu çevirdik. Bir kova su attı ama gerisi gelmedi. Pompayı söküp, elden geçirdik. Tekrar çalıştırdık. Aynı durum devam etti. Bu uğraşımız gece saat 23.00'e kadar devam etti. Çok yorgun ve bitap düşmüştük. Makine dairesinin önünde emektar pikabım duruyordu. Otele gitmek için yanına geldiğimde lastiğin patlamış olduğunu gördüm. Stepneyi takıp otele gittim.

Ertesi gün de aynı uğraşı verdik. Yine gece saat:23.00'te arabanın yanına geldiğimde lastiklerin ikisi sönmüştü. Yürüyerek otele dönmek zorunda kaldım. Mesafe yaklaşık 2,5 km idi. Ama yorgunluğun üzerine zor gelmişti.

Üçüncü gün ben yine pompa ile uğraşıyorum. Fabrikayı çok güzel korumuş, Baldudak'lardan aldığımız fabrikanın çalışanı olan ve daha sonra bizimle de çalışmaya devam eden Rahmetli Seyfi Güneş; omzunda başka bir emiş hortumu ile geldi. "Ben emiş hortumunu değiştireceğim!" dedi.

Hortum değişince, gürül gürül suyu aldık.

Eski hortumda delik yırtık görünmüyordu ama beklemekten suyu görünür şekilde akıtmayan ama güve deliği denilecek şekilde eskime oluştuğundan hava çekiyor ama suyu çekemiyordu. Yani başlığa aldığımız gibi "Yeşilırmak Suyu Vermem" demiyor, bizim emiş hortumu "Suyu çekemiyorum." diyormuş. Hortumun yüzünde beliren nemi ben fark etmemişim.

Şimdi yazdıklarımı okuyunca, "İkide bir lastiği patlayan araba yerine neden bir araba alınmaz?" şeklinde düşündüğünüzü görür gibiyim.

Ben o arabayı 1962 yılında Rahmetli Fahri Meroğlu'ndan aldığımda 11 yaşında idi. O zamanlar 1950'li yılları yaşamış olan hiçbir makinenin üstünde orijinalliğini kaybetmiş, uydurma parça olmaması mümkün değildi ya da orijinalliğini kaybetmemiş makine yok gibiydi.

Çelik Motor'un monte edip 8 bin peşin ,biner lira taksitle 18 bin liraya sattığı Skoda'lar piyasaya henüz çıkmamıştı. Kereste ihalelerine arabamla gittiğimde, rahmetli Mustafa Soylu'nun rahmetli babası da askeri Jeep'le geliyor ve araba sahibi olduğumuzdan dolayı ayrıcalıklı bir görüntü veriyorduk.

Nartok'un Datsun marka yeni pikabı Çorum'da arabanın çok az görüldüğü sokaklarda dönüp dolaşıyordu ama Japonya tenekeden oyuncak yapan ülke görüntüsünü o tarihlerde henüz silememişti. 1970 senesinden sonra Komatsu'nun dağları deviren sağlamlığı ve gücü ile ünlenen dozeri tanıdıktan sonra Japonya'nın sanayi ülkesi haline dönüştüğü herkes tarafından anlaşıldı.

Günümüz penceresinden bakıldığında 18 bin liraya taksitle Kemal Nartok'un aldığı pikabın yanında benim 11 bin liraya aldığım pikabın değeri 3 ya da 4 bin liradan ibarettir.

Görüyorsunuz değil mi? Zaman değerleri nasıl değiştiriyor. Koronavirüs belası da bizleri eve hapsetti.

Bu bela ile savaşı ülkemiz gelişmiş ülkelerin çoğundan başarılı bir şekilde yürüttü. Devamı hepimizin ortak temennisidir diye düşünüyorum.

süreçte yurt dışında imajımız iyi bir görüntü vermeye başladı. Bunun kıymetini bilip korumamız, hatta daha ileri götürme gayreti içerisinde olmamız gerekiyor.

Tesadüf müdür? bilinmez ama 2020 yılının ilk beş ayında kaleme aldığım yazılarımın çoğu özel günlerin ya da haftaların olduğu dönemlere isabet etti. Bu hafta da yazım hayatımızın her döneminde ayrı bir yeri olan annelerimizin "Anneler Günü" haftasına denk gelmiş oldu.

vesile ile yazımı sonlandırmadan önce başta aziz şehitlerimizin anneleri olmak üzere tüm annelerin "Anneler Günü"nü kutluyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.