Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2015 yılı raporlarına göre, Türkiye nüfusunun yüzde 49,8’ini kadınlar oluşturuyor. Türkiye'nin 39 milyon 511 bin 191 kişilik erkek nüfusuna karşılık, 39 milyon 229 bin 862 kişilik kadın nüfusu bulunuyor. Kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşıyor. Doğuşta beklenen yaşam süresi Türkiye geneli için 78, erkeklerde 75,3 ve kadınlarda 80,7 yıl oldu. Genel olarak kadınlar erkeklerden daha uzun süre yaşarken, doğuşta beklenen yaşam süresi farkı 5,4 yıl olarak gerçekleşiyor.

Kadınlarda yaşam süresinin en yüksek olduğu il Tunceli; Türkiye'de, kadınlarda doğuşta beklenen yaşam süresinin en yüksek olduğu il 85,7 yıl ile Tunceli, erkeklerde 77,7 yıl ile Muğla tespit ediliyor. Doğuşta beklenen yaşam süresinin en düşük olduğu ilin kadınlarda 77,5 yıl ile Ağrı, erkeklerde 72,3 yıl ile Kilis olduğu belirtiliyor.

Kadınların yüzde 9,2'si okuma yazma bilmiyor; Türkiye'de 2014'te 25 ve daha yukarı yaşta olan ve okuma yazma bilmeyen toplam nüfus oranı yüzde 5,6'yı bulurken, bu oran erkeklerde yüzde 1,8, kadınlarda yüzde 9,2 olarak görülüyor.

Görülüyor ki kadın ve erkek nüfus oranları neredeyse birbirine eşit değerde, hatta kadın sayısı grafik olarak gittikçe yükseliyor. Yakın bir zaman diliminde erkekleri geçeceği de görülüyor. Buradan yola çıkarak, yazı dizimizin başından bugüne dikkat çekmeye çalıştığımız, toplumun yüzde ellisini ikinci plana itiyor ve pasifize ediyoruz. Bu durumun çok çeşitli etkenleri var. Özellikle yönetimde kadınlara, son derece az yer vererek, muazzam bir beyin gücünden toplum gereği gibi yararlanamıyor. Düşünürsek Türkiye de 81 il ve 957 ilçeden %95’den fazlasına yönetim bazında hiç kadın eli değmediyse, bunu tesadüf veya kadının beceriksizliği olarak asla yorumlayamazsınız. Tek gerekçesi sınıflı toplumlarda erkek egemen anlayıştan kaynaklanır. Yazımızın başından bu güne bunu demeye çalıştık.

Yönetimde cinsiyet ayrımcılığına son verilmeden, gerçek verimli gelişme ve toplumsal ilerleme sağlanamaz. İleriye yürümek için iki ayağımızı kullanmamız lazım. Adımlarımızdan birisi erkekse, diğeri kadındır. İki ayak üzerinde yürüyemeyen toplum tek ayak üzerinde sekerek yürümektedir. Kalkınma verimi düşmektedir. Kadını sadece mutfağa hapsettiğimiz sürece, sadece çocuk doğuran, kuluçka makinası olarak gördüğümüz sürece, yine tek ayak üzerinde sekerek yürüyeceğiz ve topal ördek durumuna düşeceğiz.

2014 verilerine göre; Kadınlar Mecliste 2002 yılında yüzde 4, 2007 yılında yüzde 7, 2011 yılında ise yüzde 14 oranında temsil edildi. Bugüne kadar 9 bin 220 erkek milletvekili mecliste bulunurken, kadın milletvekili sayısı da 315’tir. Mecliste bakan sayısı ise sadece 1’dir. Bu da gösteriyor ki, kadınların temsildeki yeri gün geçtikçe azalıyor veya azaltılıyor. Kadınların valilik, kaymakamlık, belediye başkanlığı ve belediye meclislerindeki görevleri de farklı değildir.

Görülüyor ki kadınlar temsilde ve yerel yönetimlerde hak ettikleri yeri alamadıkları sürece az gelişmişliğimiz devam edecektir.