19 Mayıs 1919 bir milletin yeniden doğuşunun tarihidir.
Birinci Dünya Savaşının sonunda yenik düşen Osmanlı Hükümeti, Mondros Mütarekesini imzalamıştır. Bu antlaşma, Osmanlı için tam bir yenilgi ve teslim olma belgesi anlamını taşımaktaydı.
Belge doğrultusunda Fransızlar, İngilizler ve İtalyanlar güzel ülkemizin paylaşımının zaferini yaşamaktaydılar.6 Kasımda boğazlar silâhsızlandırıldı.13 Kasım 1919 tarihinde 55 parça gemiyle 3500 askerle müttefikler İstanbul boğazına geldi. İngilizleri Fransızlar ve İtalyanlar takip etti.
465 yıldır ülkenin başkenti olan İstanbul ilk kez yabancıların işgali altındaydı. İşte ülkenin hali bu durumdaydı. 1918 tarihinde birçok askeri zafere imza atan Mustafa Kemal,13 Kasım’da İstanbul’a dönmüştü.
Güzel İstanbul, İngiliz işgali altındaydı. Halk hüzün, acı ve çaresizlik içerisindeydi. Halk sadece zorunlu ihtiyaçları için sokağa çıkıyor. Güzel İstanbul un insanları işgal altındaki ülke ve şehirleri için acı çekiyordu.
Mustafa Kemal İstanbul’da kaldığı 6 ay boyunca ülkenin bağımsızlığına yeniden kavuşması için birçok yolu denemiştir. Mustafa Kemal’in Anadolu’ya geçmeden İstanbul’da kaldığı 6 ay her yönden öğrenilmeye değer. Kurtuluş savaşının bazı plânlarını bu altı ay içinde plânlamış. Çok değişik bağlantılar kurup, kilit noktalardaki birçok insanla görüşmüştür. Her fırsatı, her tanışıklığı ülkenin kurtuluşuna giden yol için kullanmıştır. Bu altı ay içinde Osmanlı Prensesi Mevhibe Celâlettin aracılığıyla saray çevresinin toplantılarında konuşmalarının kendisine aktarılmasını sağlamıştır. Özel olarak haber alması için bazı yerlere göndermiştir.
Ayrıca Atatürk’ün İstanbul’da sık görüştüğü Madam Corinne vardır. Madam Corinne ve Atatürk’ün tanışıklığı eski yıllara dayanmaktadır. Çok önceden tanışmış olduğu İtalyan asıllı günün entelektüel kadınlarından olan Madam Corinne, Mustafa Kemal’in arkadaşı olan Yüzbaşı Ömer Lütfü’nün dul eşidir. Kocasını Balkan savaşında kaybetmiştir. M.Kemal akşamları sık sık Corinne’nin evinde toplantılara katılır. Bu toplantılarda çeşitli konularda tartışmalar yapılırken Corinne piyano çalmaktadır.
Bir akşam toplantısında, piyano çalan Corinne’den, M. Kemal izin isteyip kalkar. Arkasından bakan Corinne “bu gördüğünüz komutan, gelecekte bu ülkenin devlet başkanı olacak kişidir” demiştir. Madam Corinne ve M. Kemal 1913 yılından 1917 yılına kadar birbirlerine16 mektup yazmışlardır. Bu mektuplar daha sonra kitaplaşmıştır. Mustafa Kemal Anadolu’ya geçtikten sonra Corinne’nin evi sık sık İngilizler tarafından basılmıştır. Bir defasında duvarda asılı olan Mustafa Kemal’in resmini indirmesini istediklerinde Madam Corinne karşı çıkmış o günden sonra da baskılar daha artmıştır. Bu baskılar nedeniyle Corinne Türkiye’yi terk etmek zorunda kalmıştır.
Atatürk kendisini resmi yolla ve bir görevle Anadolu’ya geçecek yolları zorlarken, zamanın padişahı Vahdettin’le 6 ay içinde defalarca görüşmüş, askeri dehasının gerektirdiği bütün yolları kullanmıştır. Birçok kilit noktayla önemli görüşmeler yapmıştır. Artık yapılacak iş bellidir. Kurtuluşun anahtarı Anadolu’dadır. Geceleri Şişli’de kaldığı evde, önünde harita ve aldığı notlarla sürekli çalıştığını İnönü’nün anılarından okuyoruz. Yine kendi askeri bağlantılarıyla padişahın imzasıyla kendisinin 9.Kolordu Müfettişi olarak Samsun’a atanmasını sağlamıştır.
Birçok hazırlık ve plânlamadan sonra 16 Mayıs 1919 tarihinde İstanbul’dan kendi seçtiği 18 arkadaşı ile yola çıkmıştı. Samsun’a çıktığında durum ümitsiz ve çok kötü idi. Mustafa Kemal’in Samsun’a gönderilişinin sebebi İngilizlerin Türk askerlerinin Rumlara eziyet ettiği yönündeki iddiaları üzerine olmuştur. Oysa ki durum söylenenlerin tam aksi yönündeydi. Türk köylerine Rumların eziyetleri, baskınları, işkenceleri söz konusuydu. Türk halkı, başı önünde gezmek zorunda kalmıştı.
Samsun’dan ilk raporunu yazan Mustafa Kemal, raporunda Rumların hırslarından vazgeçmedikçe bir sakinleşme olmayacağını Türklüğün yabancı mandasına katlanamayacağını milli hareketlere hak vermek gerektiğini yazıyordu. Oysa görevi, başkaldıran Türkleri susturmaktı.
Bir süre sonra durumu anlayan İstanbul hükümeti kendisini geri çağırmaktaydı. Artık ok yaydan çıkmıştı. Ya apoletlerini söküp yola devam edecekti. Ya da işgali ve himayeyi kabul edecekti. O kararını daha İstanbul’ a geldiği ilk gün vermişti. Boğazdaki İngiliz gemilerine bakıp “ Geldikleri gibi gidecekler ” demişti. Bu nedenle Anadolu’ya gidiş kararını aldığında her türlü olumsuzluğa hazırdı. Atatürk‘ün Samsun’a çıkışı bir anda tüm ülkeye yeniden güven ve mücadele gücü vermiştir. Bu güvenle yenilenen halk âdeta dirilmişti.
Mustafa Kemal’in ilk yaptığı işlerden birisi çok sayıda kurulan dernekleri tek bir dernek haline getirmek olmuştur. Gittiği her yerde halkı toplayarak birlik ve beraberlik mesajları veriyordu. Bu birlik ve beraberlikten bağımsız, özgür, onurlu bir millet doğmak üzereydi.
Lord Kinross’un Atatürk kitabında yazdığı gibi, “Mustafa Kemal 20. yüzyılın ilk yarısına ve daha sonraki yüzyıllara, taşınacak olağanüstü kişiliği olan önemli bir asker ve devlet adamıydı”
O’nu çağının diktatörlerinden ayıran iki önemli nokta: Adını bugünlere ve geleceğe taşıyacak olmasıydı. Dış politikada sınırları genişletmek yerine daraltmak, iç politikada ise kendi ölümünden sonra da ayakta kalabilecek siyasal sistemi kurmak. Bu gerçekçi yaklaşım nedeni ile harap ve dağınık olan Osmanlı imparatorluğundan yeni çağdaş bir Türkiye Cumhuriyeti yaratmayı başarabilmiştir.
Atatürk yabancı bir gazeteciyle yaptığı röportajda doğum gününün sorulması üzerine “Benim doğum günüm 19 Mayıs 1919” demiştir.”
Atatürk’ün doğum günü olarak kabul ettiği (19 Mayıs 1919) tarihi kendisiyle birlikte bir milletin yeniden doğuşunun da tarihidir.