Yeni bir yıla neredeyse saatlerin kaldığı bir yakınlıktayız.
İçinden geçtiğimiz ismi de kapısı da “Aralık” olan ay bizi, “Ocak” ayının içine götürecek.
Nedir yeni yıl? Bir yaş daha almak mı, yenilenmek mi, ertelenmiş beklentilerin umuda açılan kapısı mı? Sonuçta, her insan kendi düşleri ve beklentileri içinde düşünebilir durumu. Değişmeyen tek şey; yeni yılı her yıl eşle dostla güzel dileklerle karşılarız. Bu dileklerin içinde sağlık, mutluluk, huzur, aşk, sevda, para, pul vb dilekler vardır… Bunların ne kadarı gerçekleşir bilemeyiz… Yıllar bizi öylesine teslim alır ki, bazen bu dilekler için gerçekten mücadele vermediğimizin, günlük kaygılardan başımızı kaldırdığımızda ayırdına varabiliriz.
Bu yıl, nasıl bir duygu ve düşünce durumuyla yeni bir yıla giriyoruz diye baktığımızda ise; Hiç te iyi, güzel şeyler göremiyoruz ne yazık ki. “Her insanın, duygu ve düşünce durumu biraz da yaşadığı ülkenin koşullarını yansıtır.” Ülkemiz bugün; toz, duman altında, hava kurşun gibi ağır, kaygılı, öfkeli, güvensiz, korkulu, yılgın, yorgun bin bilinmezlik noktasında. Kimse kimseyi dinlemiyor, anlamıyor, anlamak istemiyor.
Şair Gülten Akın’ın sözünde olduğu gibi, “Ah, Kimselerin Vakti Yok, Durup, İnce Şeyleri Anlamaya…” Bu kadar kara tablo bana yazarken bile sıkıntı verdi. Şimdi başka bir yerden bakalım, hani hep deriz ya, “bakış açımızı değiştirelim”. Çünkü yaşam devam ettiği sürece “umut” hep vardır. Bu kara tabloyu olumluya çevirmek yeteneğinin bu ülkenin insanlarının elinde olduğuna inanmak istiyorum. Yeniden sevgi ve barış iklimi yaratmak yine bu halkın elinde olmalı… Her birimizin kendimiz ve bu ülke için hedeflerimiz, hayallerimiz var...
Ben bir vatandaş olarak bir ülke hayal ediyorum; Bu ülkede her birey bu ülkenin eşit, onurlu, güven içinde vatandaşı olduğu duygusunu yaşamalı. Bunun gerçekleşmesinin yolu belli: Evrensel insan, hak ve özgürlüklerinin kanunlarla, kurallarla uygulanması. Siyasilerin, her gün nefret söylemi suçu işlemedikleri bir ülke istiyorum. Giderek Ortadoğu, hatta 3. dünya ülkelerine benzeme yerine, uygar dünyanın insanlarına benzeyen kadın- erkek görüntüleri istiyorum. Tarihte yapılan hataların üzerine daha büyük hatalar yapılarak yeni “vatan hainleri” ya da “kahramanlar”ın yaratılmasını da gerçekçi bulmuyorum.
Bir Başbakan hayal ediyorum; “en yüce değer olarak insanı ve yaşamı kutsayan”. Kendisini kefenle karşılayanlara “asıl olanın ölüm değil, yaşamak ve yaşatmak” olduğunu söyleyecek ve bu bilinci verecek. Tüm iletişim kanallarında günlük yaşamın değil, kutsal, dinsel değerlerin etrafa saçıldığı “gösteri” haline getirilmediği bir ülke istiyorum. Kadınların, yaşam haklarının elinden alınmadığı, öldürülmediği, şiddet, taciz, tecavüz görmediği bir ülke istiyorum. Yaşı küçük “çocuk gelinlerin”, çocukların evlendirilmediği bir ülke istiyorum.
Olaylara şartlanmış şekilde siyah ya da beyaz bakan bir halk değil, ara renkleri de görebilen bir normal toplum istiyorum... Olayları duygularıyla değil düşünceleriyle sorgulayan, akılla yaklaşan bir toplum istiyorum. Sadece ekonomik göstergelerin ve hastane, yol, köprü, baraj yapımının gelişmişlik ölçüsü olarak alındığı bir ülke değil, insan hak ve özgürlüklerinin gelişmişlik ölçüsü sayıldığı bir ülke istiyorum. Her dönem bir başka kitlenin ötekileştirildiği bir ülke değil; yönünü uygar dünyaya çevirmiş evrensel insan hak ve özgürlüklerini ilke edinmiş bir ülke istiyorum.
Bütün bunların bugün için hayal olduğunu biliyorum. Gelecek yıla "umut"un dilekçesini yazalım her birimiz. Sonra da bunların gerçekleşmesi için emek verip, mücadele edelim. Biliyoruz ki, yaşamın olmazsa olmazı "umut”tur. Ve... "yaşamı anlamlı kılma mücadelesine" devam... Var mı; olanı biteni rüzgârına bırakmak gelecek yılda...
Bu dileklerimize Nazım Usta’nın şiirindeki şu sözler uyar diye düşündüm. Umut ve gelecek adına; “kararmasın, yeter ki sol memenin altındaki cevahir”.
Herkese iyi yıllar dileklerimle.