Covit 19 salgını nedeniyle yaklaşık iki yıldır, eğitim ortamlarında ve koşullarında kayda değer iyileştirmeler yapılamadan, niteliksiz uzaktan eğitim kargaşası devam ederken, 2021-2022 eğitim-öğretim yılını açmış bulunuyoruz.

Yeni bakan, daha koltuğuna ısınmadan Milli Eğitim’de pek çok yeni atamalar yapıyor. Sanırsın o değiştirdiği personel başka bir iktidar tarafından atanmıştı. Demek ki tarikatlar arası anlaşmazlıklar var. Oysa ülkemizde salgın nedeniyle günde 300’e yakın insan kaybının olduğu bir ortamda, ivedilikle yapılması gerekenler bunlar mıydı? Açıklamalara göre öğretmenlerin henüz %70’inin aşılandığı belirtiliyor. Öğrencilerin, çalışan personelin, servis şoförlerinin aşılanma oranlarına değinilmiyor. Üstelik de bunların aşılanma zorunluluğunun olmadığı belirtiliyor.

Salgının başında 5 maskeyi dağıtma becerisini gösterememişiz…20 milyon hektar ormanımız göz göre göre yanmış, kül olmuş…Bir tek yangın söndürme uçağımız yok, olanlar da bakımsızlıktan hurdaya çıkmış…Dere yataklarına bilim dışı, yanlış yapılaşma yüzünden, ülkenin bir tarafını sel götürmüş, 100’ün üzerinde insanımızı sel alıp yutmuş… Salgında sağlık çalışanlarının özverisinin ötesinde, toplumun tutunacak dalı kalmamış, haliyle eğitimi-öğretimi zaten tarikatların yarış alanına çevirmiş bir iktidardan, eğitimde mucizeler beklemek saflık olurdu.

Türkiye salgın dönemi okullarını en uzun süreli kapatan ülkedir. Uzaktan eğitim öğrenciler arasındaki eğitim eşitsizliğini belirgin şekilde su yüzüne çıkardı. Hala teknik altyapı eksikliği vardır. Pek çok öğrencimiz internet erişiminden yoksundur. Eğitimden umudu kesen yoksul aile çocukları, sağlıksız koşullarda çocuk işçiler sınıfına katılmıştır.

Tüm eğitim uzmanlarının birleştiği nokta, en etkili eğitim, yüz yüze eğitimdir. Eğitime ayrılan bütçenin bu anlayışla ayarlanması gerekiyor. Derslik, öğretmen diğer yardımcı personelin yeterli sayıda çözümlenmesi gerekiyor. Taşımalı eğitime son verip, köy okullarının mutlaka açılması gerekiyor.

Bakan değiştirerek eğitimde sorunların çözüleceği sanılıyor. Oysa en çok bakan Milli Eğitim’de değişmiş, sorunlar ise daha karmaşık hal almıştır. Yoğun olarak özelleştirilen eğitim ticarileşmiştir. Özel eğitim kurumları tüccar, öğrenci müşteri konumundadır. Diğer taraftan eğitim kurumları dini vakıf ve derneklerin yarış alanı halindedir. Çağdaş, laik ve bilimsel eğitimin önü kapatılmaktadır. Haliyle eğitimde sorunlar daha da büyüyecektir.

Halk özel eğitim kurumlarının, eğitim ücretlerini aldıktan sonra, okullar yine kapanacak mı, endişesini yaşamakta.

Yüz yüze eğitim elbette olumludur, fakat okullarda yeterli koşullar sağlanmalı. Henüz öğretmen atamaları yeterli sayıda yapılmamış, yeterli derslikler oluşturulamamış, taşımalı eğitime çare bulunamamış, yeterli personel sorunu çözülememiş... Köy okulları hala kapalı. Eğitim çalışanlarının tamamı aşılanmamış…Bu anlamda okullar yine sancılı açıldı.

Bilimde, fende ve teknikte uygar ülkelerle yarışmanın tek yolu var: Çağdaş, demokratik ve bilimsel eğitim.

Hurafelerden arınmış, aklın ve bilimin egemen olacağı bir öğretim yılı dileğiyle.