7 Haziran seçimi yapıldı. Mazbatalar alındı. Eğer demokrasi bir sekteye uğramaz ise 4 yıl için milletvekili olundu.
Renkli bir meclis oluştu.
Yüzde 40’la iktidar olamayan, yüzde 60’la hükümet kuramayan bir muhalefet oluştu. Zaten daha önce de kasetlerle dizayn edilmeye çalışılan bir meclisimiz vardı. Sonuçta 23 Haziran’da yeminler edildi ve yeni bir yasama dönemi başlamış oldu. İşte bu nedenle yapılan yemindeki derinliğe bir bakalım dedik. Ve de yeni seçilen milletvekillerimize bu derinliği bir hatırlatalım dedik.
***
Ey milletvekilleri, yaptığınız yeminde:
“Devletin varlığı ve bağımsızlığını” dediniz mi, dediniz.
“Vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğünü”...
“Milletin kayıtsız ve şartsız egemenliğini koruyacağıma” dediniz mi, dediniz.
“Hukukun üstünlüğüne”...
“Demokratik ve laik Cumhuriyete”...
“Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlı kalacağıma” dediniz mi, dediniz.
Ve devam ederek “...Anayasaya sadakattan ayrılmayacağıma”...
Ve de “Büyük Türk milleti önünde namusum ve şerefim üzerine and içerim” dediniz mi, dediniz.
Sayın milletvekilleri:
Öncelikle hatırlayalım ki, 17 Aralık olayındaki 4 bakan da bu yemini etmişti.
Size düşen görev, bu yeminin gereklerini yerine getirmektir.
Unutulmamalıdır ki, bu toplum için namus ve şeref, laf olsun diye söylenen sözler değildir.
Bilinmelidir ki, namus ve şeref ayağa düşürülecek kavramlar da değildir.
Çünkü bu toplum; namus ve şeref için gün gelir Köroğlu olur, gün gelir Pir Sultan olur. Yeter ki, bir halk tabiriyle “ayranı kabarmış” olmasın...
***
Ve sayın milletvekilleri:
Önce elimizde bulunsun diye bir bilgi sunalım:
Son seçimlerle birlikte Cumhuriyet tarihinde 7’si tek parti, 18’i çok partili dönemde olmak üzere 25 genel seçim yapıldı. 18 Yerel, 8 senato, 6 referandum, 11 ara, 19 kez de cumhurbaşkanlığı seçimi yapıldı.
Başlangıç olarak 1950 seçimlerini alırsak, 1950-2015 arası genel seçimlerde 8539 milletvekili meclise girdi.
Bunun ortalama yüzde 27’si solu, yüzde 73’ü sağı temsil etmiştir. Bugün de böyledir.
Ama özellikle belirtmeliyiz ki, meclise giren ve de sağ-sol kimlikli partilerin, siyasi literatürdeki sağ-sol ile hiçbir benzerliği yoktur. Emek-sermaye kavgasının oluşturduğu sağ-sol partileri değildir bunlar.
Maalesef bizde inanç farkı, etnik kimlik farkı, cumhuriyetçilik ve cumhuriyete duyulan itirazlar, sağı-solu belirler olmuştur.
Ve meclise ilk kez giren sayın milletvekilleri:
-Kendinizi; en azından seçim süreci boyunca işçiden, köylüden, memurdan, emekliden ve de yoksuldan yana söylemlerle meclise dolmuş 550 milletvekili içinde bulacaksınız.
-Oy almak için kapı kapı dolaşan, sonra dolaştığı kapılan unutan, holdinglerin işlerini takip eden milletvekillerini göreceksiniz.
-Ömrünün yarısını mecliste geçirmiş, milletvekilliği saltanatına doyamamış kişilikler göreceksiniz.
-Ne yazık ki, meclisin en renkli siması olan Kamer Genç'i göremeyeceksiniz.
-Ve de yalnız yumruklarım konuşturan, fikir fukarası milletvekillerini göreceksiniz.
-Ülkesinin milli çıkarlarını var gücüyle savunan, ama sözleri meclisin gürültüsünde kaybolan bir avuç yurtsever milletvekili de göreceksiniz.
-İş takipçiliği yapıp, malvarlığını ona, yüze katlayan çok büyük yurtsever (!) milletvekillerini göreceksiniz.
-Yakasına en büyük Atatürk rozetini takan, evinin balkonuna en büyük bayrağı asan, ülke sorunlarında yok olan milletvekilleri göreceksiniz.
-Yanlış dahi olsa, partisinin kararlarına itiraz edemeyen “kul” zihniyetli milletvekillerini göreceksiniz.
***
Ve son söz:
-Eğer yoksula, işçiye, köylüye, emekliye, memura yani kısaca dar gelirliye kapılarınızı kapatacaksanız...
-Ve de bu sağcıydı, bu solcuydu diye...
-Bu Aleviydi, bu Sünniydi diye...
-Bu Türk'tü, bu Kürt'tü diye ayırım yapacaksanız...
-Yalnız el kaldırıp el indirecek, yeminden sonra kürsüye çıkmayacaksanız...
Yani ettiğiniz yemine sadık kalmayacaksanız...
Yakanızdaki Milletvekili rozetini bırakmanız, Atatürk rozetini çıkarmanız, evinizin balkonundaki bayrağı indirmeniz daha onurlu bir davranış olacaktır.
Çünkü bu ülkenin gerçek bir yurtsever, cesur milletvekillerine ihtiyacı vardır.