Allah’tan, rahmetinden ümidini ancak kafirler keserler.
Ye’s, yeis; ümitsizlik, umudunu, umduğunu, beklentisini kaybetmek, azim ve iradenin, şevkin, arzunun kırılması gibi anlamlara gelmektedir. (Türk Dil Kurumu, Türkçe Sözlük İst.1992)
“Umudunu kaybedeni ancak mucize kurtarır. Ümitsizlik bir hastalık, ilacı azim ve irade ile yılmadan çalışmak, imkansızı başarmaktır. Allah cc. ümitsizlerin tek umududur. “Çıkmayan candan ümit kesilmez” denir. “Kuru umut yanan muma benzer. Erir gider.” “Uma uma döndüm muma” denir. “Her problemin bir çözümü, her derdin bir dermanı, her hastalığın bir ilacı vardır. Ümit, ümitsizliğin çaresidir.”
“İnsanın başına gelebilecek en kötü felaket ümitten ümidini kesmektir.”
“Kışın sonu mutlak bahar olduğu gibi, yarının geleceği kesin olduğu gibi, ümidin geleceği de kesindir. Yeter ki, ümit yolculuğuna devam et.
Umut, umutsuzluk, Arapça tabiri ile ye’s, ümitsizlik yukarıda örneklerde anlatılan manalara gelir. İslam inancına göre, Allah’ın rahmetinden ümidini kesenler ancak kafirlerdir. Bu Kur’anın Zümer suresindeki bir ayeti kerimesidir. Bu ayette, ulu Allah kainatın dünya ve ahiretin yegane tek sahibi ve malikidir. Bu dünyada bütün çarelerin bittiği, ümitlerin kesildiği yerde otomatik olarak ulu Allah’ın kudreti ve rahmeti anında devreye girer ki, bir anda bir mucize oldu sözü bunu ifade eder. Bütün insanlar bir ümitle yaşar. Bedende ruh ne ise insanda umut, ümit aynı şeydir. Ümidini yitiren her şeyini kaybeder. Onun için yeis bir felakettir. Azim ve irade ile çalışmak çaredir. Bu dünya hayatındaki bütün başarıların ana temeli, planlı, programlı ve devamlı çalışmaktır. Neticesi ise her işte ümit var olmak, asla ümidini yitirmemek, asla yapacağı işte Allah’tan umudunu kesmemektir. Ümidini yitirdiğin an o işi yitirmişsindir. Bir konuda netice alınamamışsa yılgınlık yoktur. Aynı işi başka yöntemlerle denemek şarttır. Bu ise o işi başaracağına dair olan kesin inancın yani ümidindir.
Bir sınav başarılamadı, eğitimini yarıda mı bırakacaksın. Hayır, devam edeceksin. Bir gün bu sınavı başaracağına olan inancın başarmanın sırrıdır. Bu sefer olmazsa, bir daha, bir daha, bir daha sonuca ulaşıncaya kadar devam şarttır. İşte bu işin sırrı buradadır. Ne demişler, oturan yerinde kalır, karınca Kabe’ye varır. Ümidin ana kaynağı güç Hz. Allah cc. dır. Bunu hiç bir zaman unutmamak gerekir. Tedbirlerini aldıktan sonra ümidini hakka bağlamaya tevekkül yani Allah’a dayanma, ona güvenmedir. Eğer çalışıp çabalayıp da netice alamıyorsan Allah’a olan güvencende bir arıza, noksanlık var demektir. İşte o zaman devreye kader denen olay girer.
Allah’ın veli kulları ile ilgili derler ki, Allah dostlarından birisi, Levhi Mahfuzda kendisinin cehennemlik olduğunu görürmüş, ama Allah’a olan güvenini ve inancını sarsmaz ibadete iteata devam edermiş. Öğrencilerinden birisi, “Levhi mahfuzu (kaderlerin yazılı çizili olduğu makam) görebiliyor musun hocam” demiş. Hocası cevap vermemiş. Aynı soruyu uzun zaman sorunca öğrenciye hocası, “Oğlum o yüce makamı görmen sana bir fayda temin etmez. Sen çalış. Belki de o yüce makamı görmen seni üzebilir de” demiş. Ama nafile. “Peki bak öyleyse” diye elinin avcunu gösteriyor. Talebe bir de ne görsün, kendi adının cehennemlikler listesinde olduğunu görünce yıkılıyor. Hastalanıyor. Teslimiyeti sarsılıyor. İbadetini aksatıyor. Hocası, “Oğlum üzülme sen cehennemliklerin arasında adını bir kez gördün. Ben altmış senedir adımı orada görüyorum da yine de Allah’tan ümidimi kesmiyorum. Çünkü Allah’tan ümit kesmek küfürdür” dedi. Bir çalışırız başarıyı Allah verir. Bu anlayışla inancı doğrultusunda çalışmaya devam ederken bir gün, levhi mahfuzdaki cehennemlik yazısının silinmiş olduğunu görür.
Bu meşhur bir kıssadır. Kur’anı Kerim’de ümit ve ümitsizlikle ilgili 4 tane kesin ayet vardır. Sıra ile bunlara bir bakalım.
Sureyi Yusuf’un 87. ayeti ki Hz. Yakup’un dilinden oğullarına (yani kardeşleri tarafından kıskançlık nedeni ile önce kuyuya atıp sonra kuyudan çıkarıp, köle diye kervancılara sattıkları kardeşleri Hz. Yusuf’u babalarına Yusuf’u kurt yedi işte kanlı gömleğini getirdik diye yalan söyleyen Hz. Yakup’un oğulları)na karşı “oğullarım, gidiniz Yusuf’la kardeşini araştırınız. Onu bulunuz. Sakın Allah’ın yardımından ümidinizi kesmeyiniz. Zira iyi biliniz ki kafirlerden başkası Allah’ın rahmetinden ümidini kesmez. Yeise, ümitsizliğe düşmez. Ümidini yitiren her şeyini yitirir” diye Hz. Yakup A.S. kendisine yalan ve iftira atan oğullarının işledikleri suçu veya Hz. Yusuf’un ölmediğini, kurtların parçalamadığını hatta ne merhametli kurt imiş ki Yusuf’u parçalamış ta gömleğini yırtmamış demesi, Yusuf’un sağ olduğuna olan inancını beyanla onu mutlaka bulunuz demesi, Hz. Yusuf’un sağ olduğuna inancı ve ümidi sonucunda onu bulun diyor ve gerçekten de ulu Allah kuyuya atılan sonra iki kez köle diye satılan, Mısır saraylarına sultan olan Yusuf’u kıtlık nedeni ile Mısır’a gelen 10 kardeşini tanıyıp onlara izzet ve ikram yapan, sonra da Yusuf’un hasretinden ağlaya ağlaya gözlerini kaybeden Hz. Yakup A.S. Hz. Yusuf gönderdiği gömleğini babasının gözlerine sürerek gözleri açılan ve sonunda evladına kavuşan Hz. Yakup’un serüveni Kur’an’da bir sure olarak bizlere ilginç bir şekilde anlatılmıştır.
Elbette ki bunlar bizlere aleme ibret için yüce Allah’ın kudretini ve mucizesini gönderdiği olaylardır. Ümit ve ümitsizlikle ilgili Kur’an’daki ikinci ayet Hıcr suresi 55-56. ayetlerdir ki, bu ayetinde ulu Allah, tefsirlerin beyanına göre çocukları olmayan Hz. Sare 90, Hz. İbrahim 113 yaşında iken ulu yaratan Cebrail’i gönderiyor. Hz. İbrahim’e bir erkek evlat müjdesi veriyor. Fizik kurallarını ortadan kaldıran bu müjdeye Hz. Sare ve Hz. İbrahim A.S. “Kuru ağaç meyve verir mi” gibisinden söylenince ulu Allah “Alah’tan asla ümit kesilmez. Sapıklardan başkası ümitsizliğe düşmez. Müminler asla ve kat’a Allah’tan ümidini kesmez” buyurdu ve o yaşta Hz. İshak ve Hz. Yakup A.S. olmak üzere iki erkek evlat çocuğu verdi. İsrailoğulları bu iki peygamberin soyundan ve ümmetinden oluştu. Yahudilik ortaya çıktı. Hz. İbrahim’in oğlu Hz. İsmail A.S. ise Hacer validemizden doğdu. R.SAV. Hz. İsmail’in soyundan geldi.
Şimdi burada 100 yaşını geçmiş güç ve kuvvetten düşmüş kurumuş ağaç misali olmuş bedenlere can veren Allah cc. hazretlerinin ihsanı ile doğum olayı gerçekleşmiştir. Bu olay da akıl ve fizik ötesi bir olaydır. Olmaz olmaz deme, dünyada neler oluyor. Hele de ulu Allah’ın kudretinden gücünden doğan rahmeti sayesinde nar (ateş) nur olabilir.
Yeisin ümitsizliğin haram olduğunu ve yanlış olduğunu beyan eden üçüncü ayet ise, Fussilet Suresi sh. 481-190 ayet, insan hayır, iyilik istemekten usanmaz. (Fakat yaşamın bir gerçeği olarak) kendisine bir kötülük dokunursa hemen üzülür ve ümitsizliğe düşer. Halbuki ona iyilikleri veren Allah ona gelen kötülükleri de giderecektir. Bu bir imtihandır. İnsanın yaradana olan güvenini test etmek için sınava tabi tutulmuştur. İşte bu durumda da ümidini kesmek insanı küfre götürebilir, isyana sürükler ki bunlar haramdır.
(SÜRECEK)