Zordur Türkiye'de yazar olmak ve de gazeteci olmak...
"Tutuklu Gazete" adıyla bir gazete yayınlanmıştı 2011'in son günlerinde. İçlerinde Mustafa Balbay, Tuncay Özkan, Yalçın Küçük, Nedim Şener, Ahmet Şık, Soner Yalçın olmak üzere 40'tan fazla tutuklu ya da hükümlünün yazılarıyla dolu idi.,,
Her biri Silivri, Kandıra, Sincan, Antep, Tekirdağ, Adana, Bitlis, Edirne gibi cezaevlerinden yazıyor ve her birinin suçu, yazdıkları yazı ya da verdikleri haber idi...
Yani zordur Türkiye'de yazar olmak, özellikle de gazeteci olmak...
Oysaki basın, toplumun ortak bir dili, yükselen sesidir. Ama ne yazık ki bu sesi duyuran basın, bu dili kullanan yazar-çizer, devleti yönetenlerin elini sürekli ensesinde hissetmişlerdir.
Nitekim Cumhuriyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve Ankara temsilcisi Erdem Gül, 26 Kasım 2015 günü tutuklandı ve Silivri cezaevine konuldu.
Ne yapmıştı Can Dündar ve Erdem Gül?
Adana'da Ocak 2014'te, silah taşıdığı gerekçesiyle durdurulan MİT TIR'larına ait görüntüleri, 29 Mayıs 2015'te Cumhuriyet Gazetesi'nde yayınlamışlardı.
Suçları, "Devletin güvenliğine ilişkin gizli kalması gereken bilgileri casusluk maksadıyla açıklamak" oldu. Oysaki bu bir habercilikti ve de bu görüntüler, daha önce Ocak 2014'te Aydınlık gazetesinde yayınlanmıştı.
Peki, ne idi amaç? Üstelik Batı basını başta olmak üzere bütün dünyada kınanan ve basın özgürlüğüne bir darbe olan bu tutuklamada amaç ne idi?
Bunun tek bir cevabı vardır; o da basını susturmak ya da boyun eğdirmek...
***
Merkezi ABD'de bulunan Gazetecileri Koruma Komitesi'nin (CPJ) 2014 yılı için hazırladığı özel raporda, dünyada en fazla tutuklu gazeteci bulunduran ülkeler arasında Türkiye 10'uncu sırada yer almıştır.
Rapora göre gazeteciler için dünyanın en kötü 10 ülkesi şöyledir: Çin, İran, Eritre, Etiyopya, Vietnam, Mısır, Suriye, Burma, Azerbaycan ve Türkiye.
Ve bu durum uluslararası siyasi alanda sürekli eleştirilmiştir. Cumhuriyet kurulalı içinde yer almaya çalıştığımız Batı'nın kurumları, ülkemizdeki basına yönelik bu durumu sürekli kınamış ve uyarmıştır.
***
Ne yazık ki bizde yazarlara, gazetecilere yapılan bu baskı yeni de değildir.
Cumhuriyet öncesinde Namık Kemallere yapılanlarla zirveye ulaşmış, Cumhuriyet döneminde de devam etmiştir.
Bu ülkenin sağcı yazarı ve gazetecisi de, solcu yazan ve gazetecisi de büyük ölçüde cezaevini yaşayarak tanımışlar, düşüncelerine karşılık bir bedel ödemişlerdir.
Görülen o ki, cezaevleri yazarların ihtisas alanına ve yeni yazarların yetiştiği bir üniversiteye dönüşmüştür.
Nitekim ünlü yazarımız Orhan Kemal, "Hapishaneler, biz yazarları yetiştiren üniversitelerdir" demişti.
Solun idol şairi Nazım Hikmet'e, sağın ve özellikle muhafazakâr kesimin idol şairi Necip Fazıl'a mahkeme salonları ve cezaevleri mekan olmuştu.
Nazım 12 yılını, Necip Fazıl 10,5 yılını cezaevinde geçirmişti.
Solun da sağın da saygı duyduğu büyük yazar Kemal Tahir 12 yıl, "72.Koğuş"un yazarı Orhan Kemal 5 yıl, ülkücü kesimin idol yazarı Nihal Atsız 6,5 yıl, "Kutsal İsyan" ve "Kutsal Barış" kitaplarının yazarı H. İzzetin Dinamo 5 yıl yatmıştı.
Her biri başucu kitabı olan 57 kitabın yazarı Yalçın Küçük, 1970'li yıllarda 5,5 yıl yatmıştı, Ergenekon davasından 5 yıl daha yattı.
"Kuyucaklı Yusuf'un yazarı Sabahattin Ali, "Hasretinden prangalar eskittim" şiirinin yazan Ahmet Arif, Çetin Altan, Erdal Öz, Sabiha ve Zekeriya Sertel, Enver Gökçe, Atilla İlhan, Arif Damar, Aziz Nesin, "Hababam Sınıfı"nın yazan Rıfat Ilgaz 1940'lı, 50'li yıllarda; Mümtaz Soysal, Uğur Mumcu, İlhan Selçuk 70'li yıllarda cezaevini yaşamışlardı.
Hemşerimiz İsmail Beşikçi ise, şimdilik 17 yılını cezaevinde geçirmiş; neredeyse tüm kitapları yasaklanmıştı.
***
Bu liste saymakla bitmez. Bunlar, ünü ülkemizi saran ve ülkemiz sınırlarını aşan büyük yazar ve şairler; bugün bunların büyük çoğunluğu hayatta değil.
Ama bu toplumu aydınlatmak, demokratik bir toplumun oluşmasına katkı sağlamak, emperyal sömürüye karşı toplumsal refleksi yükseltmek için büyük bedel ödemiş insanlar.
Ama Cumhuriyet yöneticileri, sürekli kuşkuyla bakmıştır bu insanlara.
Ve yine bugün:
-10'larca yazar, 10'larca gazeteci yine mahkeme salonlarında...
-10'larca yazar, 10'larca gazeteci yine cezaevlerinde...
Yani halen yazarlara, gazetecilere mahkeme salonları, cezaevleri mesken yapılmakta...
Ve de bugün 92 yaşındaki Cumhuriyeti yönetenler halen yazarından, gazetecisinden, konuşan bir Türkiye'den korku ve kuşku duymakta...
İşte son örneği: Can Dündar ve Erdem Gül...
Oysaki onlar bu toplumun gözü, kulağı, konuşan dili; halkın yükselen sesi olmuşlardı.