Erdoğan AKP için olası bir bölünme hareketini engellemek için var gücüyle çabalamaktadır. Her konuda olduğu gibi bu konuda da Anayasa ihlalinden bile çekinmeyen bir pervasızlık içindedir. Anlaşılan çok, ama çok acelesi vardır. Zamana karşı yarışmaktadır. Korku dağları bekler… Erdoğan apar topar Meclis’i tatile sokturarak soluk almak istemiştir. Bu erken tatil Cumhurbaşkanlığı seçimi sonrası sıkıntılı CHP ile MHP’nin de işine gelmiştir. Özellikle CHP yönetimi partideki yüksek tansiyonu düşürmek için bu tatili fırsat bilmiştir.
Anayasa’nın “Cumhurbaşkanı seçilen kişinin, varsa partisi ile ilişiği kesilir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliği sona erer” amir hükmüne rağmen Erdoğan AKP’yi yeniden düzenlemek için olağanüstü kongre kararı aldırmıştır. Hem de Çankaya’ya çıkacağı tarihten bir gün önce…
Burada neler olacağını sıralarsak, Abdullah Gül ve ekibi ayrı bir parti kurarak veya hazır bir partiyi alarak AKP’yi bölerler. Bu yeni parti seçimlere kadar CHP ve MHP ile koalisyon yapar. Bölünen AKP’nin seçimlerle tek başına iktidar olması önlenir. Kurulacak yeni hükümet büyük bir olasılıkla koalisyon olacaktır. Kimin koalisyon ortağı, kimin de majestelerinin muhalefeti olacağına küresel çeteler karar verir. Halk medya üzerinden yönlendirilir, SEÇSİS de sonuçları bilgisayar üzerinden şekillendirir.
Bunlar karşısında Erdoğan klasik bir Cumhurbaşkanı olarak kalır. ABD&AB ile ilişkiler yeni başbakan üzerinden yürütülür.
Kadınlar ve iktidar…
Kadınların gerek bireysel yaşamlarımızda, gerekse sanat ve siyasette ne denli önem ve değer taşıdıkları tartışılmaz bir gerçekliktir.
Takas ekonomisiyle başlayan ticaret, kapitalizme evrildikten sonra tüketim toplumunun oluşumunda da kadın faktörü en önemli belirleyicidir. Tüketim toplumunun en önemli hızlandıranı olan reklamlarda da kadın yine en öndedir. Kırmızı noktalı kasetler siyasetin yol haritasını değiştirirken de kadın en önemli silahtır.
Erdoğan ve Gül çekişmesinde her iki eş, Emine ve Hayrünnisa Hanımlar arasındaki amansız rekabetin, neredeyse tek belirleyici oldukları hiç de inandırıcı değildir. BOP (Bölünmüş Ortadoğu Projesi) satrancının en önemli karelerinden olan Türkiye için tasarlanan hamlelerde de kadın faktörü önem ve değer taşır. Ama kadın tek belirleyici değildir. Küresel çeteler tarafından bir etki kartı olarak kullanılmaları ise oyunun arka bahçesidir.
Abdullah Gül’ün AKP’nin başına geçme talebi Erdoğan tarafından reddedilmiştir. Gelinen noktada Gül’ün dokunulmazlık zırhı da kalkacağı için Erbakan’ın kayıp trilyon davası Erdoğan için bir suikast silahı olarak beklemektedir. Gül’ün garantiyi seven siyaset tarzı ekibi için fren unsurudur. Sütre gerisinden Erdoğan ile çarpışmak ise imkânsız olmasa da zordur.
İskele sancak, şimdi neler olacak?
Önümüzdeki günlerde nelerin sahneye konulduğunu hep birlikte göreceğiz. 2014 Bilderberg toplantısında neler konuşuldu ve ne kararlar verildi?
Bu yılki Bilderberg toplantısı Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da Marriot Otel’de yapılmıştır. Toplantıya Türkiye’den Daimi Temsilci Mustafa Koç, Umut Oran (CHP Genel Başkan Yardımcısı), Prof. Dr. Nilüfer Göle (sosyolog), Cengiz Çandar, Ümit Taftalı (İnan Kıraç Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi) katılmışlardır. Bir de yurtdışından katılan Türk varmış… Londra Büyükelçisi Ahmet Üzümcü (Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü Genel Sekreteri)
Bu toplantıların gerçek gündemleri saklıdır. Ancak bu durumun gün geçtikçe geniş kitlelerce bilinmeye başlaması küresel çeteleri rahatsız etmiş olmalı ki Cengiz Çandar gizli saklı bir şey konuşmadıklarını içeren bir yazı yayımlamıştır. Erdal Şafak da Sabah Gazetesi’nde “komplo teorisi üretenler ve tüketenler” üzerine bir yazıyla şirinlik muskası kaleme almıştır. Eken biçer, gün gelir Erdal şafak da davet alır bu küresel toplantı için…
Cengiz Çandar, Ortadoğu’daki gelişmelerin konuşulduğunu yazdığına göre, Türkiye de kaçınılmaz gündem maddelerinden biridir.
Erdoğan’ın durumu için Bilderberg katılımcıları gizli gündemi ve konuşulanları söyleyemezler. Ama verilen demeç ve yazılar yaşanacak gelişmeler için pusula görevi yapacaktır. Ali Babacan’ın son on iki Bilderberg toplantısının müdavimi olduğu halde bu yıl çağırılmaması taktik bir hamle olarak değerlendirilmelidir. Yeni kurulacak AKP hükümetinde Babacan’ın yer almayacağının basına yansımasını da bir kenara not etmek gerekir.
Sıcak yaz, sıcak bir sonbahara doğru koşar adım gitmektedir. Küresel çetelerin “taşıyıcı anneleri” ise yeni doğumlara gebedirler. Doğum nasıl olacak, düşük olasılığı var mı? Yaşayıp göreceğiz…