Bir yaş daha yaşlandığımı daha doğrusu bir yaş daha ihtiyarladığımı doğum günümde (06.06.1936) daha bir hatırlıyorum.

Ramazan başlayınca ihtiyarlık kara bir ok gibi saplanıyor kara bağrıma. Ölüme bir adım daha yaklaştığımı duyuyorum yüreğimde. Bu anda kalp atışım tekliyor, gözlerim kararıyor ve bir süre görmez oluyor.

Büyüklerimiz ölüm girmeyen ev olmaz da, gelin girmeyen ev olur derler.

Aslında her dişimizin çekildiğinde ölüme bir adım daha yaklaşıyoruz da bilmezlikten geliyoruz. Bu sene bu duygularla bir başka etki yaptı Ramazan bende.

Kazan kazan aş pişiren analar, fakire iftar yaptıran ağalar.

Teravih namazı bizi yorsa da rabbim güç veriyor. Selati Vitri kılarken bayağı dinçleşiyoruz.

Her Selati Vitri kılınca hani anan, hani baban der beynim zonklayarak.

Ramazan her yıl on gün erken gelerek 36 yılda bir aynı mevsime geliyor. Ben böylece 2 defa ramazan gördüm.

Ramazan demek bayram demek…

İnşallah 20 gün sonra yine bayrama erişeceğiz.

‘Niçin bayram yaparız’a gelince, günahlardan arındığımız için olsa gerek.

Soğuk günde ve sıcak günde tutulan oruçlar insanın açlar ve susuzlar hakkında ta yürekten yanan bir ciğerle onları hissetmelerine sebep oluyor tabiî ki. Tok acın halinden en iyi ramazanda anlıyor.

Eskiden karpuzu kuyuya sallayarak soğutan bizler bu gün buzdolabında ayarı bazen kaçırıyoruz, donduruyoruz.

Rabbim bayramımızı bayram yapar inşallah. Nice bayramlara sıhhat, afiyet ve günahlarından arınmış olarak erişmeyi nasip eder inşallah.

Davulcu çalıyor, haydi oruca diyor… Allah kabul etsin. Amin.