Geçen haftaki Vatan Gazetesinden Sayın Süleyman Ateş’in yazısından devam: “…Nihayet ocak tutuşur, yemek pişer. Ömer, pişen yemeği çocuklara yedirir. Çocuklar doyunca, neşelenir, oynamaya başlarlar. Bu tablo karşısında Ömer pek mutlu olur. Bu arada neredeyse sabah olmaktadır hazreti Abbas sonrasını şöyle anlatmaktadır:            
Dedim: Sabah oluyor kalkalım. 
Ömer: Evet, haydi! Kadına: Teyze yarın öğle vakti saraya gel, beni bul, Emire söyleriz, iyi olur inşallah. Kimseye görünmeden halifenin evine geldik. 
Az sonra sabah olur. Etraf aydınlanır. Gece boyu huzur içinde uyuyan şehir, uyanır. Halife Ömer’le Peygamber’in amcası Abbas birlikte halifenin makamına gelirler. Öğleden sonra, ihtiyar kadın çıka gelir, saygıyla karşılar Ömer.
Kadın, büyük bir şaşkınlık içindedir. Akşam çadırına gelen, beddua ettiği, daha sonra sırtında çuvalla un getiren, ocağı yakan, yemeği pişiren, torunlarını doyuran adam Allah Resulü’nün Halifesi Ömer’dir. Bunca bedduayı işitmesine rağmen, hiç kızmamış öfkelenmemiş, büyük bir sorumluluk duygusu içinde hareket etmiş, şimdi de kendisine hazineden maaş bağlamış, üstelik de kendisinden af dilemektedir. Bu tablo karşısında hayretler içinde kalan ihtiyar kadın, gülümseyen çehresi ve ışıl ışıl gözleriyle Allah Resulü’nün Halifesine bakar başı dimdik bir şekilde, “Böyle göster, fakat adaletini” der. 
*
ÖLÜM NEDİR
Az yaşa çok yaşa sonu ölümdür. Ölümden hemen herkes korkar, ölmemekten ise daha çok korkar insanlar…
Ölüm nedir? Ölüm dünya hayatının bitmesi ve ebedi ahiret hayatının başlamasıdır. Ölüm vakti gelip hak vaki olunca ceset çürür kaybolur ama hesap vermek için ruh sonsuza kadar yaşar. İnsanın yaptığı işlerden dolayı mesuliyet ruha aittir.  
Trafik kazası gibi ani olan ölümler hariç ölüm olayı hemen olmaz. 
70–80 yaşına kadar yaşayan insanların ömrünü ulu bir çınara benzetirsek. Bu ulu ağacın fidan hali doğum ve bebeklik, biraz gelişince meyve yaprakları büyür, büyür ve dalları kolları olur. Bu dallar onun nesli yani çocuklarıdır. Torunları hatta torun çocuklarıdır. 
Ben her akşam namazının ardından o meşhur sözü hatırlarım. Bu günde zarar ettik! O gün iyi şeyler yapmışsam insanlara iyilikte bulunmuşsam KÂR ettiğimi düşünüp mutlu olur ve ferahlık duyarım içimde. 
Bizim gibi 75 yaşında olan biri için de, bu ulu ağaçtan her günün bitişinde bir yaprak düştüğünü düşünürüm. Her yaprağın düştüğünde insandan bir şey kaybolur, ağacın yapraklarını kaybettiği gibi. Ve sonra güz gelir ve yapraklar daha hızla dökülmeye başlar. 
Dökülen yapraklarla birlikte de başlar ağrılar, sancılar, başlar sık sık uykun gelmeye ama bu rahat bir uyku değildir. Yatsan da dinlenmiş olarak kalkamazsın ve işte bu artık yolun sonunun göründüğünün bir halidir. 
İşte düşünün ki bu dünyaya bir fidan, bir nur topu olarak gelen insanoğlu zaman ilerleyip yaşı geçince yani yapraklar dökülüp o nadide bedeninden her gün bir şeyler eksildikçe bu dünyanın geçici bir durak olduğunu daha iyi anlar. 
Dökülen yapraklar gibi zamana yenilen bedeniyle öbür dünya rabbinin huzuruna göçer. Rabbi onu kim bilir nasıl karşılayacaktır? O bitmiş şimdi hastalıklara duçar olmuş yorgun ama eskiden cıvıl cıvıl olan bedeni rabbinin izniyle kim bilir ne güzelliklere kavuşacaktır. İnsan çocukluğunu bir düşünsün, bitmeyen bir enerji, havada uçan kuştan mutluluklar duyan, üzüntülerden olabildiğince uzak, dünyayı gözünün gördüğü kadar ve mutluluk dolu sanan bir çocukluk. Kim bilir rabbi onu çocukluğundaki gibi nasıl güzelliklere kavuşturacaktır. Naif bir bedenle bu dünyaya adım atıp hayata karışan insanoğlu kendisine mutluluklar veren bu bedeninin bir süre sonra kendisine sıkıntılar verdiğini görecek ve ona o naif bedeni ilk haliyle veren rabbinin onun için meçhul olan ama rabbi için mutlak olan güzelliklerine kavuşacaktır inşallah.   
Sağlık bir insanın en büyük bir lütuf ve zenginliğidir. Huzurunda bu lütuf ve zenginliklere şükredenlerden eylesin yüce rabbim.  
Doğduğumuzda ağlarız, öldüğümüzde gülen olmak isterim. 
Ölüm belli bir yaştan sonra kurtuluştur. Bunca yaşımda en doğru öğrendiğimin bu olduğu kanısındayım. 
Mühim olan iyi bir yaşam ve ölüme hazırlıklı olmaktır. 
Çok yaşamak değil nasıl yaşadığın önemlidir. 
Elinden geldiğince iyilik yaptı isen, insanları sevdi isen, hayır hasenat yaptı isen, hayırlı evlat yetiştirdi isen, fakirin yetimin elinden tuttu isen, hiç olmazsa güler yüz, tatlı dilde bulundu isen o zaman bu ölüm değil düğündür rabbimin izni ile inşallah.
Hani büyüklerin meşhur duası vardır ya Allah zelil ömür vermesin. 3 gün yatak 4. cü gün toprak, diye. 
Kabrimiz pir nur, mekânımız cennet olsun ve bu dua hepimize olsun. Âmin. 

DEFTER; 26.03.2011
Doğuyoruz birer birer 
Ölüyoruz birer birer
Kiminin mezarı aydınlık pırıl pırıl
Kiminin mezarı karanlık bir çukur

 Rabbike dinike der melek 
Başlar hesap tek tek     

 Defteri verilir kula
İnşallah sağından verilmiş ola

 Sağdan verildiyse bir pencere açılır
İşte cennet der, melek
Seyret hem de mahşere dek

 İsmet kulun böyle mezar ister
Günahından hep tevbe eder
Defterim sağdan ver der. 

Saygı ve sevgilerimle.