Gazetemizde 20 gün kadar önce “Yaprak Kımıldamıyor” diye bir manşet vardı. Ben o konuyu işlemek niyeti ile yazının başına oturdum. Ama baktım konu ağır. Ayrıca teknik bilgi istiyor. Kaytardım. “Sünnet mevsimi geliyor” bari sünnet yazayım dedim. Ve yazdım.
Bir hafta sonra yine aynı niyetle yazının başına oturdum. Baktım, konu için yeterli donanınım yok. Yine kaytardım. Mehmet Yolyapar’ın deyimiyle, “kes yapıştır” usulü Mevlana’dan aktarma yaptım, ama şık olmadı.
Şimdi niyetimi tamamlamak için çabalayacağım ama böyle bir konuda yazabilecek donanıma sahip olduğum iddiasında değilim. Fakat konu da görmezden gelinebilecek gibi değil.
Aslında yazılarını okuduğumuz, TV’lerde dinlediğimiz ekonomistlerimizin de; dişe dokunur yazıları ve konuşmaları olmuyor. Çünkü esnaf ekonomisini bilmiyorlar. Bu konuda bilgi sahibi olmak için gerekli veriler de var sayılmaz.
“Yaprak kıpırdamıyor” diyen sıkıntıyı çeken esnaftır. Bana böyle bir sıkıntının doğacağını önceden haber verebilen uzman, ekonomist; ona göre de tedbir alan, alternatif seçenekler koyan hükümet lazım.
Evet buna örnek olabilecek 38 sene önce yaşadığım bir olayı nakledeyim: Yeni kurulmuş hükümet bol keseden taban fiyat yükseltmesi yapıyordu. Arkadaşlarla akşam yemeği için toplanmıştık, şeker fabrikası ziraat müdür muavini arkadaşımız araziden geç döndü ve bize katıldı. “Köylü çok memnun, Allah hükümetten razı olsun diyorlar” dedi. Ben hariç, arkadaşlarımızın hepsi de üniversite mezunu ve önemli makamların sahibiydiler. Hiç kimseden yorum çıkmadı ve yemeğimize devam ettik. Bir süre sonra İstanbul’a giderken rahmetli İlhan Ilgaz’a uğradım. Rahmetli “Bu hükümet ne yapıyor, göreceksiniz çok büyük bir enflasyon olacak. İsmet İnönü ve Süleyman Demirel bu uygulamayı yapıp da alkış almayı bilmiyorlar mı?” dedi. Bir sene içinde yüzde yüzü geçen enflasyon yaşandı, ekonomi allak bullak oldu.
Benim konunun uzmanı olmamam dezavantaj, ama anlayışla karşılanacağını umduğum, “istediğim gibi sallama” avantajım da var.
Paranın yön değiştirdiğini başlığımızda vurguladık.
Nereye gittiğine bakarsak; aklıma cep telefonu, lüks düşkünlüğü ve pahalı kol saatleri, arabalar vs. uzun vade ile mesken edinmeden doğan borçlar vs. görülüyor.
Lüks düşkünlüğünden vaz geçilir mi bilmiyorum, ama diğerlerinde para dönüşü mümkün değil.
Cep telefonu her geçen gün müthiş aşamalar kaydediyor.
Fotoğraf makinası olmakla yetinmedi, bilgisayar oldu, interneti cebimize taşıdı. Yani ilgiyi hak ediyor. Bu ilgi de paraları götürüyor. 2800 TL’ye çıkmış tipleri var. Birkaç gün önce gazetede eski telefonunu getirene inanılmaz fiyat teklif edilen ilanlar vardı. Vazgeçilemeyeceğine göre paranın tamamını dışarıya taşıyan sistemi kendi bünyemizde çözmeyi aramak lazım.
Paranın saydığı sahaları belirledik sanıyorum. Burada keselim çareyi gelecek hafta arayalım.