“Kendini herkesten akıllı belliyordun değil mi Pala?” dedi Yüzbaşı Ahmet. “Bir sıçrar çekirge. İki sıçrar çekirge. Üçüncüsünde avucumda çekirge. Seninki de o hesap işte. Yasadışı işler çevirenler, onun sonucuna katlanmalıdır. Sizler de bunun bedelini ödeyeceksiniz elbet.”

“Ne deyim komutan,” dedi Pala. “Şeriatın kestiği parmak acımaz” denilmiştir. Ancak bir şeyi çok merak ediyorum. Sorabilir miyim acaba?”

“Sor!..”

“İzimizi nasıl buldunuz? Kim ya da kimler nasıl haber verdiler? Oysaki çok güzel yapmıştım planımı.”

“Bu meslek sırrıdır Pala. Bu sorunun yanıtı verilmez. Ancak şunu çok iyi biliniz ki; devletin eli-kolu uzundur. Her yere ulaşır. Gözü, dağların, denizlerin ötesini görür. Kulağı, en uzaktaki sesleri alır. Ve sizin gibi yasa dışı iş yapanları da er veya geç, kıskıvrak yakalar böyle. Yasalara uysaydınız, bileklerinizde bu kelepçe olmayacaktı şimdi.”

Tüm düşlemleri, yere düşen kristal bir vazo gibi kül ufak olmuştu her ikisinin de.

Onun için, çıt çıkmıyordu ağızlarından.

OPERASYON TAMAM

Yüzbaşı, İsmet Bey’i arayarak operasyonun sonlandığını, yanlarına gelebileceklerini bildirdi.

“Komutanım,” dedi. “Astsubay Selim,” Mağarada bir iki parça daha eşyaları olmalı.”

“Tamam,” dedi Yüzbaşı. Sonra Salim Çavuş’a dönerek:

“Onları da alıp çıkarın!”

“Baş üstüne komutanım,” diyen Salim Çavuş, iki erle birlikte, ellerinde cep fenerleriyle mağaraya girdiler.

Çok sürmedi; çıktılar. Bir kazma bir kürek, bir detektör (arayıcı alet), iki metre uzunluğunda bir çubuk demir, torba içinde iki de uyku tulumu çıkarmışlardı.

Bu arada, köy kurul üyesi Celal’le İsmet Bey de geldiler.

“Kutluyorum hepinizi komutan!” dedi İsmet Bey. “Bir terslik olmadı ya?”

“Olmadı. Bunlar satıcılar. Alıcılar, canlarının değerini bildikleri için, kayalık diye gelmemişler mağaranın önüne. Düz arazide teslim almak istemişler. Biz onlardan daha gayretli çıktık. İki torba tarihi esere el koyduk Müdürüm.”

“Çok iyi! Sevindim buna!”

Astsubay Selim, sırt çantasından bir kalemle, tutanak defterini çıkardı. Yüzbaşı Ahmet de hemen oracıkta kaçakçıları sorgulayarak olay tutanağını yazdırdı. Özeti şuydu:

“Bir ihbar üzerine; Yüzbaşı Ahmet, Astsubay Selim, Uzman Çavuş Salim ve jandarma erleri (……)den oluşturulan “Jandarma Devriyesi”ne Müze Müdürü İsmet …. alınarak Çıkrık köyüne gelinmiştir. Köy muhtarı bulunamadığından köy kurulu üyelerinden Celal (…..) birlikte ihbar yeri olan Çıkrık Köyü Yayla‘sına çıkılmıştır. Oradan da tarihi eserlerin saklandığı ve alım satımının yapılacağı mağaranın önünde gizlenilerek tertibat alınmıştır. (….) nüfusuna kayıtlı, 1960 doğumlu Mahmut oğlu Pala namındaki Polat (..…)’le, arkadaşı (.…) nüfusuna kayıtlı 1964 doğumlu Bekir oğlu Kuru Mıstık namındaki Mustafa (…..)’nun Yüceçal’ın eteğinde kaçak kazıyla elde ettikleri ve bir süredir mağarada gizledikleri Hatti ya da Hitit Dönemi’ne ait olduğu sanılan tarihi eserleri mağaradan çıkardıklarında, herhangi bir silahlı çatışmaya girmeden sağ ve salim olarak ellerindeki eserlerle birlikte suçüstü ele geçirilmişlerdir. İş bu tutanak, olay yerinde tutulup imza altına alınmıştır.”

Sonra sırayla başta Ahmet yüzbaşı, Müze müdürü İsmet Bey olmak üzere sırayla imzaladılar tutanağı.

Tüzbaşı Ahmet Bey’in buyruğuyla iki jandarma eri, torbaların içinde bulunan tarihi eserleri tek tek çıkarıp sergilediler orada. Tarihi eserleri gören İsmet Bey’in sevinçten gözleri parlamıştı. Yüzbaşı Ahmet Bey’in kulağına eğilerek:

“Çok değerli eserler bunlar!” dedi.

tek tek sayımı yapıldı. Bunlar çeşitli bronz el baltası, hançer gibi silahlar; birkaç seramik heykelcik; küçük testiler, yüzükler, bilezikler ve küpeler oluşan kadın süs takılarıydı. Yayla’da Zafer Bey’in teslim ettiği eserler de katıldı. Bu tarihsel eserlerin cinsine ve sayısına göre dökümü yapılıp listelendi. Sonra bir tutanak tutuldu. Başta Yüzbaşı Ahmet Bey olmak üzere; Müze Müdürü İsmet Bey, Astsubay Selim, Uzman Çavuş Salim ve iki erle birlikte, kaçakçı Pala Polat’la Kuru Mıstık’a da imzalattılar bu tutanağı. Ayrıca kaçakçı sanıklara ait ele geçirilen, kazma, kürek, dedektör, demir çubuk ve uyku tulumları da tutanağa eklendi.

(SÜRECEK)