“O zaman Büyükbabamızdan biz de ‘elle yemece’ isteriz,”dedi Emre.

“Şimdilik bunları yiyin de, sonra sizlere çok elle yemeceler hazırlarım çocuklar,” dedi. “Çünkü en az on beş gün birlikte olacağız.”

“İnşallah,” dediler.

Efecan yemek konusunda seçici olduğundan bünyesi de zayıftı. Annesi:

“Hadi yavrum yeyiver,” dedikçe o nazlanıyordu.

Babası:

“Ye de büyü oğlum. Yemezsen böyle cılız kalırsın.”

“Yersen, benim gibi güçlü, kuvvetli olursun,” diyordu Özgün de:

“Tamam!” diyordu Efecan.

Neşe içinde sürdü yemek şölenleri.

Yemekten sonra çocuklar yeniden koşup gittiler kaydıraklara. Tülay Hanım’la Gülay Hanım da sofrayı toparlayıp kaldırdılar. Yemek sonrası ağırlığı çökmüştü bedenlerine. Yatsalar uyuyacaklardı. Çevredeki piknik komşularının radyolarından farklı makamlarda şarkılar yansıyordu çevreye.

Zafer Bey kitabına, Murat Bey gazetelere daldı. Ayşe Hanım da kızlarıyla bir köşeye çekilerek, kendi aralarında söyleşiye koyuldular.

Bir süre sonra Gülay Hanım piknik tüpünde su kaynatıp, çay demledi. Çay demini alınca da çay sofrasını kurdu. Tülay Hanım da hazırladığı keki, kuru pastayı ve kuru yemişleri koydu tabaklara. Murat Bey de gidip çocukları getirdi.

“Hadi bakalım,” dedi Ayşe Hanım. “Bu da ikindi çayı. Afiyet olsun hepinize.”

“Hepinizin eline sağlık Hanım,” dedi Zafer Bey.

Çocuklar da:

“Eline sağlık,” dediler.

Akşam oluyordu. Piknikçiler de toplanıp çekiliyorlardı yavaş yavaş.

“Bizde kalkalım,” dedi Murat Bey. Daha Samsun’a gideceğiz. Geç kalmayalım.”

“Kalkalım,” dediler.

Onlar da derlenip toparlandılar.

“Çocuklar!” dedi Zafer Bey. “Kendi alanımızda güzel bir çevre temizliği yapalım. Bizlerden geriye en ufak bir çöp kalmasın. Burayı, bizden sonra geleceklere bulduğumuzdan daha temiz bırakalım. Topladığımız çöpleri de çöp bidonlarına koyalım.”

“Tamam, Büyükbaba,” dediler çocuklar.

Efecan da dahil, ne buldularsa toplayıp boş bir poşetin içine doldurarak çöp bidonuna attılar. Su bidonunda kalan suyla da ellerini yıkayıp peçeteyle kuruladılar.

“Bak Büyükbaba,” dedi Efecan. “Karşıdakiler çöplerini toplamadan bırakıp gidiyorlar.”

“Yanlış yapıyorlar,” dedi Zafer Bey. “Oysa herkes çevresini temiz tutmalı. Piknik alanlarını da giderken temiz bırakmalı.”

Efecan, birden seğirtip gitti onların yanına.

Zafer Bey:

“Efecan buraya gel!” dediyse de aldırmadı çocuk.

Komşu piknikçiler eşyalarını almışlar, yerlerinden ayrılmak üzereydiler ki Efecan:

“Amca,” dedi adamlardan birine. “Neden çöplerinizi toplamadan gidiyorsunuz? Başkaları bu çöplerin üstüne mi oturacaklar?”

Zafer Bey arkasını dönerek:

“Çok yakışıksız oldu. Çocuğu bizim gönderdiğimizi sanacaklar. Bakmayın o tarafa! Yürüyelim,” dedi.

Yürüdüler.

Efecan koşarak geldi.

Adamlar, Efecan’ın uyarısına oldukça bozulmuşlardı.

Yürüyüp giderlerken Özgün geriye bakmış olmalı ki.

“Çöpleri topluyorlar Büyükbaba,” dedi.

Zafer Bey:

“Efecan’ı bizim gönderdiğimizi sandılar. Uyaran durumuna düştük ayıp oldu doğrusu,” dedi.

“Ne ayıbı Büyükbaba,” dedi Cemre. “Ayıbı bilen çöpünü toplar. Çok iyi oldu vallaha. Bu davranışı için Efecan’ı kutlamak gerekir. Aslan kardeşim benim!”

“Onlar kirletsin, başkaları temizlesin. Oh ne ala memleket,” dedi Emre.

“Babalarının uşağı var sanki” dedi Özgün.

“Çocuklar doğru söylüyor Baba,” dedi Murat Bey. “Efecan güzel bir uyarı yaptı o densizlere. Utandırdı onları.”

“Beni rahatsız eden, uyarıyı çocuk aracılığı ile yapmış konumuna düşmek. Yine de siz buna benzer konularda sakın ha çocukları kullanmayın!”

“Olur, Baba,” dedi Murat Bey.

(SÜRECEK)