Yeni bir kavga alanı

Fotograf makinesi, film çekilen kameralar; kısaca kullandığımız elektronik eşyaların üretiminde ilk akla gelen Japonya’dır. Avrupa’da profesyonel fotografçılar için üretilen çok pahalı fotograf makineleri ayrı tutulursa geriye kalan makinelerin tamamına yakını bu ülkede üretilir. Benzerlerine göre sudan ucuz fiyatla satılan fotograf makineleri amatörler, bazı profesyoneller tarafından kullanılır.

Karıncalar gibi Dünyanın dört bir tarafında dolaşan Japonları görürsünüz. Onlara büyük bir hayranlıkla bakmak yerine onlardan bir şeyler öğrenmek daha doğru bir davranış olur. Büyük küçük fark etmiyor, hepsinin ellerinde bir fotograf makinesi vardır. Yedikleri yemeklerin, içtikleri çayın, adım attıkları, ilgilerini çeken her şeyin fotografını çekerler. Kitabına uydurmak yerine kurallara uymaya özen gösterirler. Bizden çok korktukları için(?) kavga etmek yerine gülümseyerek karşılık verirler.

Çektikleri fotografları nasıl değerlendirirler hiç merak ettiniz mi? Cep telefonlarınınözellikleri artmaya başlayınca bizler de onlar gibi fotograf, kamera çekimi yapmaya başladık. Nerede kebap yedik, rahmetlinin mezarını ne zaman ziyaret ettik; mutlaka cep telefonuna sarılırız. Çektiğimiz görüntüleri anında internet ortamında paylaşırız.

Bir fotograf, bazen sayfalar dolusu satırların anlatamayacaklarını anlatır. Görmesini bilene bir fotografta birçok ayrıntılar gizlidir. Kendi kaderine terk edilmiş eski binanın fotografları bizlere bir şeyler anlatmaz. Bir mimarın, bir inşaat mühendisinin gözünde bizim göremediğimiz güzellikler gizlidir.

Bizler de Japonların ürettikleri telefonları, fotograf makinelerini kullanıp her gün bilmem kaç milyar tane fotograf çekeriz. Çekilen görüntüleri değerlendirmeye gelince aramızdaki farklar ortaya çıkmaya başlar.

Önce kendimizden, daha sonra yakın çevremizden başlayıp fotografı sorgulayalım. Teknoloji sayesinde günümüzde en az fotograf çekenler fotograf stüdyolarının sahipleridir. Bizler neden elimize geçen her fırsatta cep telefonuyla çekim yaparız? Çektiğimiz görüntüleri nasıl değerlendiririz; kendimize sormamız gereken bir soru olmalı. Çekilen görüntüler en kısa sürede internette sosyal paylaşım siteleri olarak bilinen yerlere yüklenir. Eş dost bu görüntüleri hemen kendi sayfalarında paylaşır.

Yanılmıyorsam ülkemize ilk kez gelen renkli fotokopi makinelerinde elimizdeki kağıt paraların fotokopisi çekilmiş. Üç boyutlu yazıcılarda tabanca üretilmiş. Aynı anlayışta olanlar ellerindeki cep telefonlarını kendilerine uygun davranışlar için kullanabilir. Anında çekim yap, saniyeler içinde internet ortamında paylaş. Gerek duyarsan çektiğin görüntüleri istediğin gibi değiştir. Fotomontaj yap. Fotoşopla istediğin yeri silebilirsin. İnternet ortamından alınan (aslında çalınan demek gerekir) fotografla harikalar yarabilirsin. Tipini beğenmediğin kişileri bütün Dünya’ya rezil edebilirsin.

Haber sitelerinden aldığın bir fotografın sayesinde senin gibi düşünmeyen bir bayanın elindeki pankarttaki yazıları silip uydurduğun yalanları yazabilirsin. Bir belediye başkanının, bir siyasi parti yöneticisinin fotografını istediğin şekle getirebilirsin. Dilersen hakaret edebilirsin. Dilersen ağza alınmayacak küfürleri yazarsın. Senin gibi düşünenler hazine bulmuş gibi sosyal medya denilen sanal ortamda paylaşır.

İnsanlarımız ne yazık ki kendi düşüncelerine uygun olan her yalanı doğru kabul ediyor. Kendisi gibi düşünmeyenlerin her yaptığını, söylediği her sözü yanlış kabul ediyor. Hakaret yapmakla yetinmiyor. Ağza alınmayacak küfürleri sıralamaya başlıyor. Kendi çocukları dahil büyük küçük herkesin elinden cep telefonu düşmüyor. Babasının internette yazdığı küfürleri ilkokula giden kendi kızının, kendi ailesinden birilerinin okuduğunu akıl edemiyor.

Japonlar dahil, teknoloji üreten ülkelerin insanları cep telefonlarını, ellerindeki her fırsatı yeni bir şeyler üretmek için kullanıyor. Peki, biz ne yapıyoruz?