Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) haritası birkaç yıl önce Aydınlık ve Cumhuriyet gazetelerinde yayınlanınca, önce böyle bir haritaya inanılamadı. Belki de tepkiyle karşılandı. Üstelik bu projeye sahip çıkanlar da oldu!

Oysaki haritada bölge devletlerin sınırları yeniden oluşturuluyordu. Türkiye parçalanıyor, neredeyse Doğu Anadolu koparılıyordu.

Sonra çevremizdeki gelişmelere bakınca projenin adım adım uygulandığı ve de gerçekleştirildiği görülür olundu.

Önce bir durumu iyi görmek ve de üzerinde biraz sorgulama yapmak gerekir. Daha önce de değindiğimiz bu konuyu bir kere daha hatırlamakta yarar var.

Kürt kökenli halkın yaşadığı Osmanlı toprakları, birinci dünya savaşından sonra başta İngilizler olmak üzere, emperyalist blok tarafından dörde bölünmüş ve dört ülkeye paylaştırılmıştı. Türkiye, Suriye, İran ve Irak toprakları olarak...

Amaç bu bölgede zayıf bir coğrafya yaratmaktı. Zaten bölgedeki Arap devletleri de cetvelle oluşturulmuştu. Bölge, dünya petrollerinin % 70'inin olduğu bir bölgeydi.

Ve bu bölüşüm Lozan anlaşmasında imzalanmıştı. Yıllarca hiçbir bölge ülkesi bu durumu hiç sorgulamadı. Başkaldırılar ise bastırıldı.

Sonuçta Irak'ın işgaliyle Kuzey Irak koparıldı. Her ne kadar federal bir Irak oluşturuluyor ise de Kuzey Irak, bağımsız bir devlet statüsüne kavuşturulmuş gibidir.

Arap Baharı diye sunulan, aslında Arap dünyasının yeniden dizayn edildiği Batı orijinli bu projede ise, Suriye parçalanma sürecine getirildi. Maalesef Türkiye yönetimi de bu projeye büyük destek verir oldu.

Ve gelinen bu noktada Kürt nüfusun yaşadığı Suriye'nin kuzeyi, Suriye'den koparılır duruma getirildi. İster tehdit, ister çaresizlik, ister intikam diyelim "Kuzey Suriye", sıkıştırılmış Suriye yönetimi tarafından Kürtlere bırakıldı.

Adeta Türkiye'nin müdahale ederek Ortadoğu bataklığına çekilmesi için zemin hazırlanır oldu.

Başta ABD olmak üzere emperyal güçlerin amacının bu dört parçayı birleştirmek, güdümlü yeni bir devlet oluşturmak istediği bellidir. Bunun için Kürtlerin kendi kaderini tayin hakkı gibi bir argümanı kullandığı da bellidir. Ancak bu durumu, bölge ülkelerin siyasetçilerinin göremediği ya da görmek istemediği de bellidir.

Suriye'deki olaylar Suriye halkının bir projesi değildi. Herhalde Suriye halkının projesi, Suriye'yi Alevi-Sünni-Kürt olarak parçalamak olamazdı. Bu bir ABD projesiydi ama Suriye halkının projesi gibi sunuldu. Suriye halkının demokratikleşme mücadelesi gibi yansıtıldı.

Demokratikleşme, elbette Suriye halkının bir hakkıydı. Yılların totaliter rejiminden kurtulmak bu halkın doğal bir hakkıydı. Ama bu hak, emperyal politikaların inisiyatifi ile olmamalıydı. Çünkü gelinen nokta Suriye'nin parçalanması olacak gibidir.

Türkiye siyasetinin soruna ABD ağzıyla bakar oluşu, Suriye'deki yönetimin gitmesini isterken, oluşacak Suriye haritasını göremeyişi oldu.

Kendi ülkesinde Kürt sorununu çözememiş bir Türkiye'ye, Kuzey Irak sınırına eklenecek olan Kuzey Suriye sınırı ile yaklaşık 800 Km.lik bir Kürdistan sınırı komşu edilir oldu.

Ayrıca bu oluşumun Türkiye ve İran'ı da etkileyeceği, ya da Türkiye ve İran'a da taşınacağı unutulmamalı. Yani kurtarılmış iki bölgeye diğer iki bölgenin de eklenmesinin emperyalizmin gündeminde olduğu hiç unutulmamalı.

Türkiye'nin müdahalesinin ise, konuyu uluslararası platforma ve Birleşmiş Milletler gündemine taşınmasına neden olacağı da bilinmeli.

Ne yazık ki, Türkiye geri dönüşü olmayan bölgesel bir oluşum içinde kalmıştır. Bu aşamada iktidar asla tek başına hareket etmemeli, muhalefetle daha sıkı bir işbirliği yapmalıdır.

Maalesef bölge siyasetini, emperyal siyasetlerin inisiyatifine bırakırsak, özellikle Suriye sorununa emperyal politikaların gözleriyle bakarsak; İstanbul'u Suriye muhalefetinin siyasi karargâhı, Hatay'ı da askeri karargâhı yaparsak böyle bir sonuç beklenmeliydi.

Kendi ülkesinde barışı sağlayamayan bir siyasi irade, başka bir ülkeye barış taşımaya kalkarsa, bu ancak emperyal politikaların taşeronluğu olmuş olur ki, bunun başka bir izahı da yoktur.

Bugün Türkiye, bu gelişmelerden elbette büyük bir endişe duymaktadır. Kuzey Irak ve Kuzey Suriye'deki gelişmelerin bizi de etkileme olasılığı vardır. Çünkü Türkiye kendi içindeki Kürt sorununu çözebilmiş değildir.

Aslında Türkiye'de son yıllarda önemli adımlar da atılmıştı. Bugün muhalefet de bu sorunun çözümünde iktidara yardım etmeyi ifade etmişti. Yani toplumsal bir konsensüs az da olsa oluşmaya başlamıştı.

Ama yılların tahribatı, 30 yıldır süren kirli bir savaş, çözümü zorlaştırdığı gibi, adeta emperyalizmin böl, parçala projesini besler olmuştur.

Yapılacak iş, öncelikle Suriye'ye karşı savaş çığırtkanlığını bırakmaktır. Toplumda oluşan Batının taşeronluğu anlayışını yıkmaktır. İktidar ve muhalefet siyasi güç birliği yapmalı ve birlikte bir siyasi proje üretmelidir.

Çünkü son gelişmeler, güneyimizde oluşan yeni sınırlar, Türkiye'nin devlet yapısını, siyasi ve sosyal yapısını sarsacak gibi görünmektedir.