Bir ay önce parlamentoda kabul edilen yasa, 23 Ocak 2012 günü senatoda da kabul edildi. Yani "Soykırımı İnkârı Suç Sayan Yasa" Fransa'da yasalaşmış oldu. Bundan böyle Fransa'da soykırımı inkâr edene bir yıl hapis ve 45 bin Euro para cezası.

Maalesef AKP hükümeti ve temsil ettiği siyasal güç ve de genelde Türkiye siyaseti, Fransa'daki gelişmeleri engelleyemedi. Kısaca başarısız olundu ve olunmakta.

Türkiye'nin umudu, 60 senatörün ortaya çıkıp Fransız Anayasa Mahkemesine başvurmasına, anayasa mahkemesinin de bu yasayı iptal etmesine kaldı. İşte Türkiye siyasetinin düştüğü acı durum! Ya, anayasa mahkemesi bu yasayı onaylarsa?...

Elbette siyasetçilerimiz Fransa'nın kararına büyük bir tepki gösterdi ve gösteriyorlar. Ne yazık ki bu tepki, hamaset yüklü "Türk'ün Türk'e propagandası" biçiminde. Ve de iç politikada siyasal rant elde etmeye yönelik.

Yıllarca Ermenilerin soykırım iddiası ve bu iddiaların birçok ülkede kabul görmesi, ülkelerin "Ermeni Soykırımı"nı onaylayıp yasalaştırması, maalesef ciddi bir sorgulamadan geçirilmedi. Ermeniler iddialarında neden başarılı oluyor da 74 milyonluk bir Türkiye neden başarısız oluyor? Ciddi bir değerlendirilmesi yapılmadı bu ülkede. Sanırım sorun da burada.

Ne yazık ki, ülke içinde yüksek sesle bağırıp çağırınca Türkiye siyasetini başarıya ulaştıracakları sanıldı. İktidar ve muhalefet güç birliği yerine birbirini suçlar oldu. Başarısızlık ise büyük ölçüde Türk düşmanlığına bağlanır oldu.

Oysaki bu konu milli bir konu idi. Şu ya da bu siyasi partinin özel sorunu değildi. Bu nedenle iktidar ve muhalefet birbirlerini suçlayan dili bırakmalıydı. Çünkü soykırım iddiaları her iktidar döneminde oldu. Ve hiçbir iktidar da bu iddialara karşı başarılı olamadı.

Nitekim Fransa, 2001 yılında "Ermeni Soykırımı Yasasını" kabul etmişti. Ülkenin çeşitli yerlerinde 35 tane "soykırım anıtı" dikmişti. O gün Türkiye'nin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer, Başbakan Ecevit, yardımcılar da Devlet Bahçeli, Mesut Yılmaz idi. Hükümet ise DSP-MHP-ANAP koalisyonuydu. Üstelik 2000'de İtalya ve Vatikan da "soykırımı" kabul etmişti.

1993'te Arjantin, 1995'te Rusya, 1996'da Kanada, 1997'de Lübnan, 1998'de Belçika "soykırım"ı onaylarken Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel idi. Tansu Çiller, Mesut Yılmaz ve Necmettin Erbakan'ın Başbakanlık, Erdal İnönü'nün Başbakan Yardımcılığı yaptığı hükümetler dönemiydi.

Daha da üzücü olanı, 1994 yılı Şubat'ında 19 Mayıs'ın Yunanistan'da "Pontus Rum Soykırım" günü olarak kabul edilmesiydi. Selanik'te iki "Pontus Soykırım Anıtı" dikilmesiydi. Demirel'in Cumhurbaşkanı, Çiller'in Başbakan ve İnönü'nün Başbakan yardımcısı olduğu DYP-SHP koalisyonu devleti yönetiyordu. Dış İşleri bakanlarımız ise Yunanistan Dış İşleri ile bir araya gelince uzo içip sirtaki oynuyorlardı.

Ve bu günkü AKP hükümeti, 10 yıllık iktidar dönemlerinde Fransa'nın "Soykırımı İnkârı Suç Sayan Yasa"yı engelleyemediği gibi, İsviçre, Slovakya, Hollanda, Polonya, Almanya, Venezüella, Lituanya, Şili ve İsveç'in "soykırımı" kabul etmelerini de engelleyemedi.

Türkiye olarak, ABD'nin 50 eyaletinin 41'inde "soykırım"ın kabul edilmesi ve "27 soykırım anıtının" dikilmesi, her yıl 24 Nisan'da yapılan soykırımı anma törenleri karşısında ise hiçbir şey yapılamadı.

Avrupa Parlamentosunun, Avrupa Konseyinin, Dünya Kiliseler Birliğinin "Ermeni Soykırımı"nı kabul edip Türkiye'ye kabul etmesi yönündeki telkinlerine de hiçbir şey yapılamadı.

Çorum Haber'de 19 Aralık 2011 günü yayınlanan yazımda da belirttiğim gibi, her yıl 24 Nisan'da ABD Başkanının ağzına bakılır olundu. Soykırım sözcüğünü kullanacak mı diye... Ne olacak yani? Soykırım demeyip "Büyük Felaket" deyince Türkiye'yi aklamış mı oluyordu? Kaldı ki Türkiye'nin böyle bir aklanmaya da ihtiyacı olmamalıydı.

Bu gün soykırımı kabul etmiş 20 ülkenin büyük çoğunluğu Avrupa ülkesidir. Ve Türkiye bu ülkelerle birlikte NATO ülkesidir. Avrupa'nın birçok kuruluşunda üyedir. AİHM'de Türk yargıç üye vardır. Buna rağmen özellikle Avrupa ülkelerinin soykırımı kabul etmiş olmalarındaki neden sorgulanmadı. Ama sorgulanmalıydı. Çünkü yarın bu sayı daha da artabilecektir.

Bilinmelidir ki, "Balkan Savaşı"nın ardından "Birinci Dünya Savaşı"na girmiş imparatorluğun tüm cephelerinde, Anadolu'nun Mehmetleri savaştı. Türk, Kürt, Çerkez, Laz, Ermeni yani tüm Anadolu, savaşın acısını birlikte yaşadı.

Ama Ermeni yurttaşlarımız üzerinden, Türkiye siyaseti zaafa uğratılmakta. Türk toplumunun kimyası bozulmaya çalışılmakta. İşte Fransa'da kabul edilen bu yasanın amaçlarından biri budur.

Böyle bir ortamda ülkemiz siyasetçileri ve siyasi kurumlar faydacı anlayışları bırakmalıdır. Cumhuriyetin kimyasını bozmaya yönelik bu çabalara birlikte bir siyaset geliştirmelidir.

Daha da önemlisi, Avrupa Birliğine girmede önkoşul olabilecek bu sorunu, Türkiye ve Ermenistan birlikte çözmelidir. Sonuçta bu iki ülke komşudur ve asırlarca da komşu olacaktır.

İki dünya savaşı yaşamış, milyonlarca insanın ölümüne sebep olmuş Avrupa ülkeleri, bir araya gelip Avrupa Birliğini kurarken; Türkiye ile Ermenistan'ın 97 yıl önceki bir acıyı çözememesi, uluslararası siyasi alana taşınmasına neden olunması, iki ülkenin büyük zaafı ve önyargılarıdır.

Artık bu önyargılar yıkılmalıdır. Ve özellikle Arap dünyasının İsrail karşısında düştüğü zafiyeti, Türkiye Ermenistan karşısında yaşamamalıdır.