Bundan önce "Balyoz Davası" sonuçlanmıştı.
21 ayda tamamlanan dava 21 Eylül 2012 günü karara bağlanmıştı.
91'i amiral ve general olmak üzere 395 kişi
yargılanmıştı. 34'ü beraat etmiş, 331'i hüküm giymişti. Dava Yargıtay sürecinde
devam etmektedir.
İlk operasyondan 6 yıl sonra tamamlanan
"Ergenekon Davası" ise 5 Ağustos 2013 günü karara bağlandı. 66'sı
tutuklu 275 kişi yargılandı.
Sonuçta 21 kişi beraat etti, diğerleri hüküm giydi.
19 kişiye müebbet verildi. Kaldırılmamış olsa idi, herhalde idam verilecekti.
Peki, neyle suçlanmıştı bu dava?
Danıştay saldırısı ve bir yargıcın öldürülmesi,
Cumhuriyet gazetesine bomba atılması, yeraltından çıkarılan bombalar, darbe
ortamının hazırlanması ve de darbe yapılması...
Açık olarak ifade edelim ki, bu iddialar ve
tutukluluk süreleri, yargılama süreci ve verilen cezalar her iki davada da
inandırıcı olmadı, olamadı.
Daha da önemlisi, davanın her ikisi de bir hukuk
davası olmanın ötesine geçti.
Adeta Siyasal İslam ile Cumhuriyetin bir
hesaplaşmasına dönüştü.
***
Ne yazık ki, bu ülkede bir kısım davalar toplum
vicdanında büyük yaralar açmıştı. Ve bu yaralar, bugün bile sarılamaz olmuştu.
27 Mayıs döneminde Mendereslerin idamı...
12 Mart döneminde Deniz Gezmişlerin idamı...
12 Eylül döneminde yaşı büyütülerek Erdal Erenlerin
idamı...
İşte o gün bu yargılamaları savunanlar, bugün günah
çıkarır oldu. O gün bu idamları savunanlar, bugün vicdan temizler oldu.
O gün yargının arkasındaki "görünür irade"
askerdi. Bugün "görünür irade" İslami referanslı bir iktidar. Yani
arkada milli bir irade yoktu.
Daha derinlerde, daha ötelerde, hatta okyanusun
ötesindeki iradeyi ise biz hiç görmedik, göremedik. Bu gidişle de göreceğimiz
yoktur.
O gün "Soğuk Savaş" döneminde, rotasından
çıkmış siyaset ve sosyal muhalefet terbiye ediliyordu. Bugün "Soğuk
Savaş"ın bitmiş olmasıyla ordu terbiye ediliyor.
İşte biz, bu terbiye eden iradeyi göremedik ve de
göremiyoruz.
O gün yargılananlar sivil idi, bugün yargılananlar
asker.
O gün yargılayanlar asker idi, bugün yargılayanlar
sivil.
O gün askeri vesayet yargıladı, bugün İslamcı
vesayet yargılıyor.
O gün Cumhuriyeti ve Kemalizm'i korumak adına
yargıladılar, bugün askeri vesayeti kırmak adına.
Topluma böyle sunuldu, toplum bunu böyle okudu.
Ama ne o günkü yargılamalar ikna etti bu toplumu ne
de bugünkü yargılamalar.
Çünkü bu ülkede; ne sivil irade silahlı iradeyle
barışık olabildi, ne silahlı irade sivil iradeyle. 90 yılda demokratik bir yapı
inşa edilemedi bu ülkede. Her irade ve her güç odağı, devleti kendisinin sandı.
Yani egemenlik, gücün oldu bu ülkede.
Ama o gücün arkasında daha derin bir güç vardı. Ve o
gücün arkasındaki irade okyanusun ötesine kadar uzanıyordu.
***
İşte okyanusun ötesindeki o irade yani ABD, bu
ülkenin dinamik güçlerini Sovyet tehlikesine karşı mevzilendirmişti. Ve de
Kemalist değerler ana dokusundan uzaklaştırılmış, Sovyetlere karşı
biçimlendirilmişti.
Ama 1991'de Sovyetler dağılmış, "Soğuk Savaş"
bitmişti. Artık Sovyetlere karşı donatılmış kadrolar tasfiye edilmeliydi.
Gelişebilecek Batı karşıtlığı önlenmeli, NATO'nun yeni konseptine göre Türk
Ordusu yeniden dizayn edilmeliydi.
Yani büyük emperyal güç böyle istiyordu.
İşte bugün Balyoz Davasının da, Ergenekon Davasının
da hizmeti bu idi...
Çünkü emperyalizm, Arap Dünyasını ve tüm bölgeyi,
özellikle de "İslam Dünyası"nı yeniden dizayn etmekteydi. İtiraz
edecek bir refleks olmamalıydı.
Yani siyaset bunu böyle okumalıydı. Eğer bir duruş
geliştirilecekse...
Ne yazık ki, muhafazakâr değerlerle beslenmiş,
toplumun büyük desteğini almış iktidar, bilerek ya da bilmeyerek bu projenin
ülke içinde uygulayıcısı olmuştur. Ve de Batı'nın bölgedeki projelerine
taşeronluk yapmıştır.
Bugün toplumdaki genel kanaat budur.
Ve bugün Türkiye; yargı kararlarıyla, toplumdaki
yarılmayı daha da tetikler bir sürece girmiştir.
Eğer bu kanaatin değişmesi, bu sürecin engellenmesi
isteniyorsa iktidar bu toplumu ikna etmelidir.
Ve de özellikle, bölgedeki ülkeler bölünüp parçalanırken;
iktidarla muhalefet, toplumsal barışın fitilini birlikte ateşlemelidir. Ülkeye
yazık edilmemelidir.
Ama yan yana gelinememekte, galiba sorun da bu
olmaktadır.
Artık görünen o ki; iktidar ve muhalefetin ülkeyi
bölen söylemlerini dinlemeyen, emperyal politikalara hayır diyebilen, yep yeni
bir sivil iradeye ihtiyaç vardır bu ülkede.