Nazım, yani Nazım Hikmet...
-Daha 11 yaşında "feryad-ı vatan" adlı ilk şiirini yazan...
-Yazdığı birçok şiirinden yargılanıp 3 ay, 6 ay, 1 yıl, 4 yıl gibi cezalar alan...
-1925 yılında "İstiklal Mahkemesi"nde yargılanıp 15 yıl "kürek cezası" alan ve kürek cezasının kaldırılmasıyla cezaevine girmekten kurtulan...
-1938'de iki davadan aldığı toplam 35 yıl cezanın 28 yıl 4 aya indirilmesiyle, bunun 12 yılını cezaevinde yatan...
-1950 seçimlerinden sonra Demokrat Parti'nin çıkardığı afla cezaevinden çıkan...
-Öldürülme endişesiyle yurt dışına çıkarak Sovyetler Birliği'ne giden...
-1951 'de vatandaşlıktan çıkarılan..,
-Ve 5 Ocak 2009'da vatandaşlığa geri alınan...
Yani 15 Ocak 1902'de Selanik'te doğan ve vatan hasretiyle 3 Haziran 1963'te Moskova'da ölen Nazım, yani Nazım Hikmet.
***
Nazım Hikmet vatan haini miydi, bilemiyorum. Ama kendisi söylüyor, "vatan haini" olduğunu!
Elbette bir koşulla diyor Nazım;
"Vatan çiftliklerinizse,
Kasalarınızın ve çek defterlerinizin içindekilerse vatan...
Vatan, Amerikan üsleri, Amerikan bombası, Amerikan donanması topuysa,
Vatan kurtulmamaksa kokmuş karanlığınızdan,
Ben vatan hainiyim..." diyor.
***
Oysaki Kurtuluş Savaşı'nı anlatan en güzel şiirleri o yazmıştı. Bu güzel coğrafyayı, bu güzel toprakları yani Anadolu'yu en güzel o ifade etmişti.
"Dörtnala gelen uzak Asya'dan
Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan
Bu memleket, bizim" demişti.
***
Ve bu güzel topraklara ait olan yani Anadolu insanını, en güzel o anlatmıştı. Anadolu insanının kimyasını en iyi o görmüştü, o okumuştu. Çünkü o, Anadolu insanı için:
"Topraktan öğrenip/kitapsız bilendir.
Hoca Nasrettin gibi ağlayan/Bayburtlu Zihni gibi gülendir.
Ferhad'dır/Kerem'dir/ve Keloğlan'dır" demişti.
***
Onun silahı şiir, şiiri silahtı.
İşte bu ülkeyi yönetenler, mermi atan silahtan değil ama onun yazdığı bu şiirlerden korkmuştu.
Çünkü o, sevdayı da sevgiyi de ilmik ilmik örendi.
Rüzgâra karşı yürüyen adamdı o.
Çünkü o, Kurtuluş Savaşı'nı destanlaştırandı.
Milli Mücadele'nin kuvvacısıydı o.
Onun "Kuva-yi Milliye" şiirini okuyan İsmet Paşa "Anadolu Savaşı'nı Nazım, bu destanla bir kez daha kazandı" demişti.
Demişti ama o gün İsmet paşa Cumhurbaşkanı iken, bu destanın yazarı 1938'den 1950'ye kadar cezaevinde yaşayan, bu toprakların bir şairiydi.
***
Evet, her yazdığı şiirden sorgulanan, hayatın her alanında şiirlerini okuyanların bile sorgulandığı bir şairdi o.
1991'de TCK'nın 141 ve 142'nci maddeleri kaldırılana kadar tüm şiirleri yasaklanan, şiirlerini yayınlayanların bile sorgulandığı, mahkûm edildiği bir ülkenin şairiydi o.
Ve dünyanın en çok tanıdığı tek Türk şair olan, 2002 yılında UNESCO'nun "bir dünya şairi" olarak ilan ettiği, onun için kutlama yaptığı bir şairdi o.
***
Ama vatanının dışında, vatan hasretiyle ölmüştü bu koca şair. Ve de vatan hasretiyle yanıp tutuşan yüreğinden şöyle seslenen o koca şair:
"Yoldaşlar, ölürsem o günden önce yani,
-öyle gibi de görünüyor-
Anadolu'da bir köy mezarlığına gömün beni.
Ve de uyarına gelirse,
tepemde bir de çınar ağacı olursa
taş maş da istemem hani..." demişti.