Derbent deresinde develer katar
Musa’mın ölüsü çaylarda yatar
Kulanın yolcusu gel bizi kurtar
Derbent dereleri dar geldi bize
Vadesiz ölümler zor geldi bize

Önceki yıllarda Çorum’un ilk fotoğrafçılarını tanıtmaya çalışmıştım. Bazı ustalarımız açıklama yapmak istemediler. Özellikle usta romancılarımızdan Kemal Tahir’in Dam ağası adlı eserinde Çorumlu fotoğrafçı Hasan Basri Ilgaz’a geniş ölçüde yer vermesi yabana atılacak bir şey değil.
Bu konuda yararlanabileceğim kaynağa ulaşamadım. Yaşar ustadan öğrendiğim kadarıyla Hasan Basri usta Cumhuriyetin ilk yıllarında yerel bir gazeteye ilan vermiş.
Yerelden evrensele doğru çıktığımız yolculukta bu alanda başarısını kanıtlamış; adını tarihe yazdırmış olan ustalarımızı saygıyla anmak isterim.
“Duymasam inanmazdım.” Bu sözleri kaç kez duydunuz? Sizler kaç kez söylediniz?
İnsanın bir türlü inanası gelmiyor. Savaşın başladığı topraklarda insanlar, her şeyi göze alıp daha güvenli gördükleri yerlere gitmek için çaba gösteriyor. Ülkesini terk ediyor. İnsan kaçaklarının eline düşenler yollarda tatlı canlarından oluyor.
Savaşın acımasızlığını anlatmaya dilim dönmez. İnsanlık dışı olan her şey savaş yıllarında normal karşılanabiliyor. Kimseyi incitmemiş, eline silah almamış insanlar cepheye gönderiliyor. Bir anda yaşayabilmek için ölüm makinesine dönüşebiliyor. Hiç tanımadığı, adını bilmediği, yüzünü görmediği insanları öldürmek hangi anlayışa sığar? Ölmemek için, kazanmak için öldüreceksin.
Bütün iğrençliğine rağmen dünyanın dört bir yanı barut fıçısına dönmüş. Savaş teknolojisi de çağa ayak uydurmuş. Birer ikişer insan öldürmek geçmişte kaldı. Bir anda yüzlerce, binlerce insanı öldüreceksin. Şehirleri, ülkeleri kan gölüne çevireceksin. Bunlar da yeterli değil. Son teknoloji ürünü silahlar kullanıp daha çok, daha uzun süreli insanları yok etmeye devam edeceksin.
Diğer taraftan yaşanan insanlık dramını belgelendirmek, haber olarak insanlara ulaştırmak için cepheye koşanlar var. Onların ellerinde silah yok. Ellerinde fotoğraf makineleri, sırt çantalarında birkaç parça eşyaları var.
Sadece para kazanmak için insan bile bile ölüme gider mi? Mesleğinin zirvesine ulaşmış; dilerse hatırı sayılır ölçüde para kazanabilecek adını duyurmuş olan fotoğraf sanatçısı gönüllü olarak cepheleri dolaşır mı?
Yaşanmış sayısız örneklerden sadece üç tanesini sizlerle paylaşacağım. Kaç tane foto muhabiri, mesleğinin gereğini yerine getirmeye çalışırken öldürüldü; esir alındı? Kimi sakat kaldı. Gözlerini kaybedenler oldu.
Fotoğraf çeken arkadaşlar genelde aynı soruyla karşılaşır. Yaptığı işten ne kadar para kazandığı sorulur. Para kazanmak bir tarafa; bir de para harcamak normal karşılanmaz. Fotoğrafçıların sözlerini kendi anlayışlarına göre yorumlar insanlar. Sen ne söylersen söyle, onlar sadece duymak istediklerini duyar. Sadece doğru bildiğine inanır.
Bilgiler insanlara ulaştıkça anlam kazanır. İnsanların beyninde sevgiyle yoğruldukça güzelleşir; çoğalır.