Antalya'daki, Mersin'deki üretici köylü ürettiği sebzeyi meyveyi kamyonlara yükleyip, şehirlerde kurulacak olan kamyonların girebileceği pazarlara götürüp direkt tüketiciye sunabilmeli. Manavlar ürünleri bu pazarlardan temin etmeli.

Merhum Turgut Özal döneminde bazı büyük kentlerde böyle bir uygulama başlatılmıştı. Sonra her nedense kaldırıldı. Bu sistemin geliştirilip aradaki bir dizi aracıların ortadan kaldırılmasıyla sebze-meyve fiyatlarında istikrar sağlanabilir.

Bazı semtlerde kurulan pazarlara köylünün girişi kolaylaştırılmalı, onlardan işgaliye harcı alınmamalıdır.

Meyve ve sebzelerin çürüyüp derelere dökülmemesi için devlet önlemler almalı. Yeteri kadar soğuk hava deposu yapılmalı, sebze kurutma ve paketleme fabrikaları yapılmalıdır. Böylece köylünün zarara uğraması önlenmiş olur.

Ülke çapında il il, ilçe ilçe, köy köy üretim planlaması yapılmalı ve mutlaka uygulanmalıdır. Böyle olunca ülkenin ihtiyacı kadar sebze ve meyve üretilmiş olur. Kimse ürününü çürütüp derelere dökmez.

Şu anda bir karambol söz konusu. Köylüler kendi kendilerine gelişi güzel ekim ve üretim yapıyorlar. Bir bakıyorsun ihtiyacın kat kat fazlası üretim yapılıyor. İhracaat imkanı da olmayınca gelişi güzel depolarda stoklama yapılıyor. Belli bir müddet sonra da çürümeye başlıyor. Köylü zarara uğruyor.

Sözün özü, köylü sahipsiz ve denetimsiz. Planlama yok. Planlı ihracat yok. Pazarlama sorununu çözecek merci yok. Bir başıboşluk var. Buna çeki düzen vermesi gereken devlettir. Doğru düzgün bir tarım reformuna, tarım politikasına ihtiyaç vardır.

Öte yandan, köylerde miras nedeniyle tarlalar parçalanıyor, küçülüyor, ekilemeyecek boyutlar ortaya çıkıyor. Yine planlama olmadığı için köylerde topraklar ekilmiyor, terkediliyor.

Bu başıboşluğun sonu kıtlığa çıkar. Devlet bir an önce gereken tedbirleri almalıdır.