Bu hafta, çocukluğumuzdaki sevimli kelimeleri anımsatan bir ileti aldım. Kitle iletişim araçlarının hayatımıza girmesiyle birlikte ağızlardaki bazı kelimeler unutulmaya yüz tuttu. Halbuki topluma ait kültür değerlerinin ifadesi dil ile mümkündür. Özellikle ağızlardaki söz varlığı yöre insanının yaşantısını ve kültür tarihini yansıtır. Çorum'un zengin yöresel şivesi ile şiir tadında yazılmış olan bu güzel iletiyi siz değerli okuyucularım ile paylaşmak istedim:

"ÇORUM BAĞLARI

Bıcaklıkta kaldı, bakır guşene,

Banmada akpekmez, çarpmıyok artık.

Çığnardık olukta, bütün üzümü,

Kaynamış şırayı, içmiyok artık.

Gedip te bağlara, devek budardık,

Getirip çıbığını, yakmıyok artık.

Arayış ederdik, goca dalları,

Halere meyvalar, koymuyok artık.

Her pazar bağlara, gidip bakardık,

Gonya arabasına, binmiyok artık.

Bekçi düdük çalıp, gelir yanıma,

Bir paket cüvere, vermiyok artık.

Olmuş kayısılar, dökülmüş yere,

Yarıp ta güneşe, sermiyok artık.

Çiğdini çıkarıp, satardık bizler,

Dönüpte yüzüne, bakmıyok artık.

Bağımız iki imbal, biraz büyüktü,

Ot olmasın diye, depmiyok artık.

Kuyudan su çekip, sulardık yazın,

Ağaçların dibini, eşmiyok artık.

Kadife çeşmesi, çayırın içi,

Akdudu toplayıp, yemiyok artık.

Oluğa su dolar, çörteni tahta,

Buz gibi suyundan, içmiyok artık.

Suyumuz var diye, biz havaslanıp,

Bağ kıyısına kavak, dikmiyok artık.

Kızılca armudu, çiğit armudunu,

Bulup ta bir kere, yemiyok artık.

Ceviz ağacına, salıncak kurup,

Tepetaklak arkaya, düşmüyok artık.

Kelikte merzuvan, durup dururdu,

Çıkıp ta yokarı, bakmıyok artık.

Çorum etrafında, bağları vardı,

Yok oldu hepisi, kalmadı artık.

Apartman yaptılar, şimdi yerine,

Serin serin yeli, esmiyor artık.

Bağın yollarında, bekler çocuklar,

Nenem elma at diye, goşmuyor artık.

Arkasına asılıp, giderdik bizler,

Kamşisini paytoncunun, yemiyok artık.

İlkbaharda olan, al kirazımı,

Gurtlanmıştır diye, yemiyok artık.

Toplardık meyvayı, güzün olunca,

Gonuya gomşuya, vermiyok artık.

Boğazıma duran, ham eyvazların,

Hevengini yapıp, asmıyok artık.

Sergilik üzümleri, getirip eve,

Damüstünde yere, sermiyok artık.

Memleketim sana, daha ne deyim,

Yok ettik bağları, görmüyok artık.

Elvan'ım ağlarım, sızlıyor yürek,

Köpek ciğer sızlar, gülmüyok artık."

Bu yazımda şu hedefe ulaşmak istedim. Günümüzde 12 milyon m_’lik bir alanda iki yüz milyonu aşkın kişi tarafından konuşulan Türkçe, yani dilimiz, dünyanın bilinen en eski ve en zengin dillerinden biridir. Türkçenin farklı coğrafyalarda, oldukça fazla kişi tarafından iletişim, bilim ve sanat dili olarak kullanılması, farklı lehçe ve halk ağızlarının da oluşması Türkçenin gelişmişliğinin ve zenginliğinin de göstergesidir. Dilin bir ulusun kimliği ve o ulusu yarınlara taşıyan öğe olduğunu çok iyi bilmemiz gerekiyor.

Toplum olarak dilimize ne kadar sahip çıkarsak Türkçenin kullanım alanını o kadar genişletebilir ve tarihimiz ile kültürümüzü gelecek kuşaklara aktarabiliriz diye düşünüyorum.

Dün 15 Temmuz 2016’da vatanımızın bütünlüğüne, milletimizin hür ve bağımsız yaşama iradesine, birlik ve beraberliğimize kasteden FETÖ/PDY terör örgütünün hain kalkışma girişiminin 5. Yıldönümü idi. Bu vesile ile 15 Temmuz günü tarihe geçen bu destansı demokrasi mücadelesinde hayatını kaybeden milli direnişin kahraman şehitlerine Allah'tan rahmet, kıymetli ailelerine sabırlar diliyor, gazilerimizi minnetle anıyorum.

En güzel günler sizlerin olsun.