Ara sıra Türkiye’de her şey yolundaymış hissine kapılmak için aldığım Hürriyet gazetesinde İhsan Yılmaz’ın “Edebiyat Tarihinden Renkli Anılar” başlıklı yazısını okudum. Yazıyı çok beğendim. Tanınmış edebiyatçılarımızın anılarını içeren kitabı “Anekdotlar” adı altında Mustafa Alp Dağıstanlı yazmış. Hemen Kadıköy’e giderek Nezih kitapevinden bu güzel kitabı 85 TL.na aldım.

Özellikle son iki aydır Türkiye’de pahalılık vurgunu korkunç boyutlarda devam ediyor.

Önceden 35-40 liraya aldığımız kitaplar şimdi 80-90 liralara satılıyor.

Sabah akşam bütün marketler, bakkallar, manavlar, dükkanlar etiket değiştiriyor.

Çok sevdiğim bir atasözünde “Gezdim Halep’i Şam’ı ettim ilmi talep, meğer ilim geride imiş, illa edep, illa edep!” denir. Bu edepte güzel ahlakın yanında doğruluk, dürüstlük, izan, hoşgörü, erdem, insani gelişmişlik ve Allah korkusu kastediliyor.

Öyle anlaşılıyor ki toplum olarak maalesef bu güzel hasletlerimiz kaybolmuş.

Daha fazla canınızı sıkmadan edebiyatçılarımızın renkli anılarına gelelim.

ABDÜLHAK HAMİT TARHAN

Abdülhak Hamit’in ilk karısı Fatma hanım verem olmuş. Bombay’dan dönerlerken Beyrut’ta ölmüş. Hamit meşhur “Makber” şiirini Fatma hanım için yazmıştı. Dışişlerinde çalışan şairimiz üzüntüsünden izin alarak teselli için Paris’e gitmiş. Paris’te güzel vücutlu siyah genç bir kadınla kol kola gezerken gördüğü Hamit’e arkadaşı Samipaşa Sezai, “Aman Hamit, be ne hal?” deyince şair,

“Sezai biliyorsun ki teessürüm çok büyük. Matemde olduğumu herkese göstermek için bu zenci kızı buldum” demiş.

SABAHATTİN ALİ

Sabahattin Ali, Aydın ortaokulunda Almanca öğretmenliğine atandığında solculuktan fişlenmişti. Polis takibindeydi. İstanbul’dan Aydın’a dönüşünde, trenden inince bir bakmış bir sivil polis hemen takılmış peşine. İki valiz taşıyan Sabahattin Ali biraz yürüyünce durmuş, polise, “Nasıl olsa eve kadar peşimden geleceksin, hava da sıcak, bari şu valizin birini de sen taşıyıver!”

“Peki” demiş polis, “İnsanlık öldü mü?”

HOCAYSAN HOCALIĞINI BİL

Nazım’ın annesi Celile hanımla aşk ilişkisi dillere destan olmuşken Yahya Kemal, genç Nazım Hikmet’e evlerinde ders veriyormuş. İşte bu günlerden birinde Nazım Hikmet eve gelen hocası Yahya Kemal’in paltosunun cebine bir mektup koyuyor: “Hocam olarak girdiğiniz bu eve babam olarak giremezsiniz.”

FARUK NAFİZ ÇAMLIBEL

Faruk Nafiz, Nazım Hikmet’e, “Hece vezniyle çok güzel şiirler yazdığın halde niçin bıraktın?” diye sormuş. Nazım Hikmet “Ağabey, sen Han Duvarlarını yazdıktan sonra o tarzı aşamayacağımı anladım” diye cevap vermiş. Faruk Nafiz, yıllar sonra “Han duvarlarını ben de galiba aşamadım” demiş.

MEŞHUR ÇORUM’LU YAZAR MUZAFFER GÜNDOĞAR

Çorum Haber gazetesinden öğretmen ve yazar ağabeyim Muzaffer Gündoğar geçen hafta Çorum Belediyesi tarafından basılan “Çorum Halkevi ve Çorum’lu Dergisi” adlı kitabını göndermiş. Çorum’da Halkevlerinin kurulması ve Çorum’lu Dergisinin gelişiminin kronolojik sırayla anlatıldığı araştırma kitabı çok hoşuma gitti.

Okumanızı tavsiye ederim.

EDEBİYATÇI BİLGE BAADDİN

1-Dönüp duran bir çark / Akıp giden bir zaman / Yine, yeniden her sabah

Günaydın yaşamak (Nazım Hikmet)

2-Arap diye bilinen ülkelerin çoğu aslen Arap değildi. Libya Berberi, Mısır Kıpti, Cezayir Tuareg, Filistinliler Girit asıllı, Lübnan’lılar Fenike’li, Suriye’liler Süryani, Irak’lılar Akat’lıydı. Arap işgalleri sonucunda bütün milletler Araplaştılar. O parlak ve zengin kültürleri yok oldu gitti. Arapların asimile edemediği tek millet Türk’lerdir. Maalesef bizler de aynı sona doğru gidiyoruz.

3-600’lerde Çin’i, 1072’de Bizans’ı, 1453’de Haçlıları, 1915’de Avrupa’yı, 1922’de yedi düveli yendik, 2022’de cehalete yenildik.

4-İnsan ne kadar az düşünürse o kadar çok konuşur. Cehaletin en büyük kanıtı budur. ( Montesquieu)

5-“Unutmayın, başka hiç bir dil bilmeden sizi Adriyatik’den Çin seddine kadar götürebilecek tek dil vardır, o da Türkçe’dir.”(Oktay Sinanoğlu-Türk Aynştaynı)

18 Mayıs 2022