28 Mart 2016 Pazartesi günü Çorum’da Meslek Yüksekokulu’nun 40., Hitit Üniversitesi’nin 10.kuruluş yılı münasebetiyle yapılan kutlama merasiminde bulundum. Bütün Çorumlunun memnun olacağı, pek çok şey yapıldığını gördüm. Unutulan, dışarıda kalan kimse olmasın düşüncesi ile gayet titiz çalışıldığı belliydi.
Dünya döner, zaman ilerler gider. Onuncu, otuzuncu, ellinci yılları da görebiliriz. Asıl mesele doğmaktır, var olmaktır; mesele varlığını iyiye, doğruya ve güzele doğru devam ettirebilmektir. Ben şahsen bu gün o ışığı gördüm.
*
Bu doğrultuda kırk yılda güzel adımlar atıldı. Ancak son on yılda atılan adımlar, otuz yılın toplamından çok ve daha uzun oldu. Elbette 40 yıldır hizmeti geçen herkesin bunda payı var. Son 10 yılın özelliği Rektörümüz sayın Prof.Dr.Reha Metin Alkan’ın Çorum’un çocuğu olmasının payı büyüktür. Her kim olursa olsun böyle bir ilim yuvasının başına geçince, mutlaka birçok şeyler yapacaktır. İlim erbabında ayırım yapılmaz, ben de yapmam ama ortada Rektörümüzün, Çorumlu olmanın verdiği mesuliyet, heves ve şevk’in yarattığı ekstra gayreti görmemezlikten gelemeyiz.
*
Nitekim İl Kültür ve Turizm Müdürlüğümüzün tertip ettiği, Yazma Eserler müzesindeki ÇORUM’A DAİR KÜLTÜR SOHBETLERİ programı içinde geçen sene, rektörümüzün bizzat kendisinin bize verdiği bilgilerden, bu işlerin çok zor olduğunu, çok çalışmak gerektiğini ve Rektörümüzün de, çok koşturduğunu öğrendik.
Çorumlu dostlarıma, şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki, rektörümüzün genç olması, dinamik olması, ufkunun evrenselliği, ortama yaydığı pozitif sinerji, bizim için Çorumlu olmasından daha önemli bir şans.
Nitekim üniversitemize ve hastanemize dışarıdan gelen, genç akademisyenlere, hekimlere baktığımda da (Tabii hepsi için geçerli) aynı enerjiyi ve sinerjiyi görüyorum. Pırıl pırıl gençler, cıva gibi insanlar. Üstelik güler yüzlü insanlar. (Bu ifademe genç nesil şaşırmasın. Bizim kuşak ve babalarımız hastaneye gittiğimiz zaman, HASTALANARAK doktorların başına iş açtığımız(!) için suçlu muamelesi görüyorduk. Hele hemşireler yüzümüze bakmıyordu.) Onun için sevinerek diyorum ki; doktorlarımız gülüyor, hemşirelerimiz şefkat gösteriyorlar.
*
BÖLGE HASTANESİ OLACAĞIMIZA ÜÇ DELİL SUNMAK İSTİYORUM.
Sayın Rektörümüzün babası kalp ameliyatını Çorum’da oldu. Benim hanımın da ciddi ve riskli bir rahatsızlığı vardı, büyük şehirleri önerdiler ama ameliyatı Çorum’da başarı ile yapıldı. 30 Mart 2016 tarihli Çorum Haber’in manşeti, gurur vericiydi: “ÇORUM’DA İLERİ BİR AMELİYAT DAHA YAPILDI”
Yani inşallah kısa bir zaman sonra, BÖLGE HASTANESİ’ne sahip olacağız. Artık, Amasya, Tokat, Çorum hatta Çankırı, Yozgat halkı hastalarını Ankara’ya götürmeyecek. BÖLGE ÜNİVERSİTESİ olacağız, her ilden (ki şu an bile zaten öyle, 16000 öğrencimiz var) gençler burada eğitim görecek. Bunun, yakın gelecekte, turizm açısından, ticarî hayat açısından, mesken, otel, sosyal hayat açısından, halk ve kültür kaynaşması açısından, Çorum’da tetikleyeceği çok şeyler olacak. Dolayısıyla, üniversiteye, belediyeye, vilâyete, sivil toplum kuruluşlarına ve Çorum insanına burada görevler düşmektedir. Bu hususta yazacak çizecek çok şey var. İnşallah ilerde bir şeyler karalarız.
*
Şimdi tekrar, üniversitemizin çekirdeğini oluşturan Meslek Yüksekokulumuzun 40. ve HİTİT adı ile Çorum merkezli olarak müstakil üniversite olmasının 10. yılı anmalarından biraz daha bahsetmek istiyorum. .
İlk gözüme çarpan şey, bayağı büyük bir organizasyon yapılmış. Havanın karlı ve soğuk olması dışında bir aksaklık görmedim. Pek çok insan davet edilmiş. Kimse unutulmamış.
Kutlama programında kırk yıldır emeği geçen herkes, tek tek, şükranla anıldı, sağ olanlara plâket verilirken, ahirete intikal edenlerin plaketi ailesine verildi. Bu takdire şayan vefakârlık, hepimizi duygulandırdı.
Katılımın geniş olması, büyük bir organizasyon yapıldığını gösteriyordu. Bu da bayağı zordur. İki üç yıl önceden düşünmeye başlarsınız. Bir yıl kala bir ekip oluşturup, düğmeye basarsınız. On iki ay çaba sarf edersiniz. Ancak yetişir. Bu kutlamaya teşekkür ederken bu sıkıntıları bilerek teşekkür ediyorum.
Evet Çorumlu dostlar samimiyetle ifade ediyorum ki 28 Mart 2016 Pazartesi günü, ben ciddi ve sıkı bir çalışmanın, çabanın semeresini gördüm. Yemekhanedeki masa üstü veya tabak altı kâğıtlarındaki (Henüz Türk Dil Kurumu bunlara isim vermeyi akıl edemedi) yemek ve gıda uyarılarına kadar, her şey güzeldi. Sadece karın yağması ve soğuk biraz sıkıntı yarattı. Onda da bir hikmet var. İlâhi mesaj bize, başa gelebilecek her ihtimali düşünün diyor.
Netice olarak, rektörümüz Sayın PROF.DR. REHA METİN ALKAN ve ekibini kutlarım. Dekanından, doçentine, misafirleri karşılayanından sürücüsüne, aşçısından temizlikçisine kadar herkesin bu heyecana katkısını gördüm. O heyecanı katılan herkesin hissettiğine eminim.
Tüm Çorum’un, resmî, siyasi ve sivil toplum kuruluşlarının davette bulunması, Çorum’un işbirliğine, elbirliğine ve gönül birliğine güzel bir işaret idi.
Rektörümüz de bunun farkında olarak, 40 yıldır, 50 yıldır, emeği geçenleri takdirle andı, “Bn yaptım değil, biz yaptık, Çorumlu yaptı” vurgusunu sık sık tekrarladı.
*
Çorumlu üç değerli ağabeyimizin (PROF.DR.AHMET SAMSUNLU- DR. RİFAT PATIR, HAYRETTİN KOYUNCU) adına, üç anfi açılması, kadirbilirlik örneği güzel bir davranış idi. Duygulanarak gurur duyduk.
*
KOLAY DEĞİL AMA ÇORUM’DA GÜZEL ŞEYLER OLMAYA DEVAM EDECEK
Şehir demek, bir memleket demektir. Memleket demek, resmi ve gayri resmi müesseseleriyle, ören yerleriyle, mesken, otel ve halkıyla bir bütündür. Geçmişten gelen sorunları olduğu gibi, güncel sorunları da vardır. İleriye yönelik sorunları da olacaktır. Şehir deyince elbette, akla ilk, belediye gelir. Belediyenin işinin de kolay olmadığını biliyoruz. Çünkü eskiyi yenilemek, yeni bir bina yapmaktan çok zordur.
Görüyoruz ki, şehrin güzelleşmesi ile ilgili, havuzlar, parklar, akıllı kaldırımlar, yeni binalar, kültür evleri, birçok restorasyonlar, yeni terminal, Belediye Sanat Galerisi, çocuk bahçeleri, gibi kültür, sağlık ve estetik hizmetleri Çorum’a kazandırılması gereken işlerdi. Bu meyanda çalışmaların devamı Çorumluyu mutlu etmektedir. Daha yapılacak çok işler var, bunu da biliyoruz.
*
Vilayet, Belediye, Üniversite, resmi ve özel kurumlar, büyük ve küçük sanayimiz, sivil toplum kuruluşları ve halkımız, hepsi beraber bir bütünüz ve bütün olmalıyız.
*
Yoksa, 100 bin liralık ful otomatik lüks arabalar ile, 500 bin liralık lüks evler ile medenî ve çağdaş olunmuyor. Medenî ve çağdaş olmak için, kültür ve eğitim şart. Bazen o da yetmiyor, ahlâken, insan olarak, hoşgörü olarak, karşılıklı saygı olarak, komşuluk olarak yetersizliğimiz bütün huzurumuzu alıp götürüyor. Apartman ahlâkı, okul ahlâkı, sokak ahlâkı, trafik ahlâkı, millî ahlâk, dinî ahlâk gibi kimlik ve kişilik eğitimi gibi somut olmayan vasıflarımızı geliştirmediğimiz takdirde, somut olan geliştirilmiş, teknolojinin teneke ve camları bize huzur ve saadet vermiyor.
*
Yani, her şeyi devletten ve başkasından beklemek yerine; laf etmek yerine, bizzat kendimiz kolları sıvayıp, kendi memleketimize hayrımız olacak bir işler yapacağız. Meselâ, en basiti, turiste güler yüz ve ilgi göstermek, fahiş fiyatla satış yapmamak gibi. Meselâ, şehre yapılan somut hizmetleri korumak ve sahip çıkmak gibi.