Bundan uzun yıllar önce bir dost meclisinde “Umut ve hayaller” konusu üzerine fikirlerimizi dile getiriyor, karşılıklı söyleşiyorduk.

Söyleşinin en hararetli anında bir dostum gerçek olup olmadığını bilmediğim ama dost meclisinde ilk kez işittiğim bir hikâye paylaştı. Dostumun anlatımı ile hikâye beni derinden etkilemişti. Yazıma aldığım hikâyeyi sizler de işitmişsinizdir belki. Ve kim bilir, belki de gerçektir. Hikâyede umudun, her zaman yaşatmadığını bazen de öldürdüğünü göreceksiniz.

Daha fazla meraklandırmadan, sizleri hikâye ile buluşturayım...

Bir hükümdar, bir kış akşamında kılık değiştirmiş ve dalmış dersaadetin alacakaranlık sokaklarına.

Yürürken en stratejik burçta, en sert rüzgâra karşı nöbet tutan asker ilişmiş gözüne. Yanına tırmanmış. Çakı gibi bir asker; incecik okçu yeleğiyle, soğukta bronzdan bir heykel gibiymiş. Çok etkilenmiş hükümdar ve sormuş: “Üşümüyor musun bu kıyafetle?”

“Hayır” demiş asker ve eklemiş “Ülkem için buradayım, üşümeye hakkım yok…”

Aldığı yanıt hükümdarı öyle memnun etmiş ki o soylu askeri sevindirmek istemiş. Başındaki örtüyü açmış, yüzünü göstermiş. Asker saygıyla diz çökmüş…

“Ayağa kalk!” demiş yaşlı hükümdar. “Ayağa kalk ve dile benden ne dilersen…”

Asker doğrulmuş, “Sadece sağlığınızı dilerim yüce hükümdarım.” demiş.

Hükümdar “Sağol ama yine de ben bir şey yapmak isterim. Kabul edersen yarın sana yünden örülmüş, seni hiç üşütmeyecek bir yelek göndereceğim.” diye okşamış askerin omzunu.

Ve oradan ayrılmış…

Ertesi gün öyle çok işle uğraşmak zorunda kalmış ki hükümdar, soylu askerine verdiği sözü unutmuş.

İki gün sonra da muhafızlar sabah denetlemesinde hükümdarın yün yelek sözü verdiği o soylu askeri nöbet yerinde soğuktan donmuş olarak bulmuşlar. Elinde sıkı sıkıya tuttuğu kâğıtta bir not varmış:

“Hükümdarım, ben soğuğa alışkındım; ama sizin beni sıcak tutacak elbise vaadiniz direncimi kırdı, ölüm sebebim oldu…”

* * *

elinize bir kurşun kalem alın ve ona bakın. Tuttuğumuz kalemin kullanışlı bir kalem olması için zaman zaman, tekrar tekrar ucunun kalemtıraş ile açılması gerektiğini biliyoruz. Tuttuğumuz kalemin hisleri olsaydı bunun ne kadar acı verici bir durum olduğunu hayal edebiliriz diye düşünüyorum. Ama kullanışlı bir kalem olabilmesi için gereken budur.

Hayat da aynıdır. Acı verici deneyimler ve zorluklar hepimizin başına gelebilir. Ancak bu fırsatlar sayesinde, karakter oluşturuyor ve düştüğümüz yerden kalkıp yeni bir yolculuğa doğru adım atıyoruz.

O nedenledir ki, umudu sakın öldürmeyin.

Ne kendi içinizdeki umudu, ne de bir başkasınınkini…

Bırakın yaşasın.

En güzel günler sizlerin olsun.