Birileri çıkıp yasadışı yollarla insan ticareti yapıyor. Çaresiz kalan insanları, onların ömür boyu bir arada göremeyecekleri paralarla batılı ülkelere kaçak yollardan götürmek istiyor. Filmlere konu olan acılar yaşanıyor. Yasadışı yollardan yapılan insan kaçaklığında kendi kaderine terk edilen yoksul insanlar yeniden kendi ülkelerine geri gönderiliyor.

Kimi Aylan bebek gibi umut yerine ölüme gidiyor. Bir şekilde istedikleri ülkelere gidenler hangi sorunlarla karşılaşıyor, elimde bu konuyla ilgili bir bilgi yok. Organ mafyasının, beyaz kadın tacirlerinin ve bunlara benzer yapılanmalarının elinden kurtulanlar kendilerini şanslı saymalı.

Sınırlar açıldı. Ülkemizi beğenmeyip Avrupalı olmak isteyenler sınırlara geldi. Konyalı vatandaşımız gibi kendini uyanık zannedenler tel örgüleri aşmaya çalışıyor. Komşumuz, eski düşmanımız ülkenin güvenlik güçleri davetsiz konukları hoş karşılamadı. Silahlı askerler karşısında çaresiz insanlar ne kadar başarılı olabilir; sonuçları ortada.

Yaşanan acıları evlerimizde televizyon karşısına geçip izleyeceğiz. İnternette yer alan video filmleri dostlarımızla paylaşıp birlikte hakaretler edeceğiz. Duyduğumuz, bildiğimiz bütün küfürleri birer birer sayacağız.

Büyüklerimizin sözünü dinleyip eğri oturalım, doğru konuşalım. Ülkemizden ayrılan sığınmacılar komşu ülkelere yerleşmek istemiyor. Komşu ülkeler kapılarını açsalar. Hatta onları çiçeklerle karşılasalar ne değişir?

Kış aylarında komşu ülkeye giden yolcular, hayalini kurdukları Almanya gibi Avrupa ülkelerine nasıl ulaşacaklar? Herhangi bir engelle karşılaşmasalar bile ülkemizde bizlerden gördükleri desteği asla göremeyecekler.

Yolculuk yaptıkları günlerde hastaların çocukların büyük bir kısmı kaybedecekler. Gazap Üzümleri adlı romanda yaşanan acıların benzerleri bu yolculukta yaşanacak.

Çokbilmişlerin de bilmedikleri küçük ayrıntılar var. Bir zamanlar (masal değil, gerçek) Avrupalı barbarlar Kudüs’e gitmek için çaba gösteriyorlardı. Yurttaşlarının açlıktan ölmemesi için varsıllığın merkezi doğuya gitmeleri gerekiyordu. Kudüs bahane, bitip tükenmeyen yiyecekler şahaneydi. O dönemde Orta doğuda bulunan petrolün değeri bilinmiyordu.

Haçlı orduları kuruldu. Çocuklar, sokaklarda yaşayan kadınlar askerlerin peşine takıldı. Yüzyıldan fazla çabaladılar. Anadolu’da Türkmen boyları onlara adım attırmadı. Bütün çabaları sonuçsuz kaldı.

Karadan Kudüs’e ulaşamadılar. Bu kez denizden gitmek istediler. Yine başarılı olamadılar. Hatalarından ders çıkardılar. Doğuya gitmek yerine ülkelerinde kalıp varsıl olmak istediler.

Çabaları olumlu sonuç verdi. Ülkeleri, insanları çok zengin oldu. Ülkeyi yönetenler para harcayabilecekleri yer bulamıyorlar. Devlet bütçesindeki gelir fazlalığı onların bir türlü çözemediği sorun oldu.

İnsanlar petrolün değerini anladı. Topraklarından petrol fışkıran ülkelerin insanları savaşlar, açlık nedeniyle kendi ülkelerinde yaşamak istemiyor. Asya ve Afrika ülkelerinden batıya gitmek isteyenlerin Haçlı Ordularına benzer orduları yok.

Gereksiz tartışmalara girip laf üretmek yerine biz nerede hata yapıyoruz diye düşünmeliyiz. Batı uygarlığının çok çok üzerinde doğuda bir uygarlık vardı. Yeniden Batı uygarlığının üzerinde uygarlık kurma hedefi asla saçmalık değildir!