Eski Türk filmlerindeki dükkân tabelalarına bakın! Yabancı kelime veya marka göremezsiniz.
Bir de bugünkülere bakın, neredeyse Türkçe kalmamış… Çoğunluğu İngilizce…
Aslında durum dünyanın başka ülkelerinde de böyle. İngilizcenin yaygınlaşması, uluslararası dil birliğine doğru gidişi açıkça gösteriyor.
Dünya çapında gittikçe yaygınlaşan ticaret için ortak bir iletişim enstrümanı gerekiyordu, bu da İngilizce oldu.
Ancak, eğitim kurumlarımızın bu konu için görevlerini yeterince iyi yaptıkları söylenemez.
* * * *
Yaptığım yurtdışı seyahatlerinde; birçok kez üniversite bitirmiş Türk gençlerinin bulunduğu toplulukların içinde oldum. Bu gençler orta öğrenim boyunca 6 sene, üniversite öğreniminde de 4 sene olmak üzere en az 10 sene yabancı dil eğitimi almışlardı ama en basit cümleleri bile kurmakta güçlük çekiyorlardı. Bir seyahatimizde birçok üniversite mezunu gencin, İngiltere’de sadece 4 ay kalmış olan lise mezunu bir kişinin etrafından ayrılmaz olduklarını hatırlıyorum. Demek ki devlet dil eğitimi konusunda yeterince başarılı değil.
Buna karşılık, özel üniversitelerden eğitim almış gençlerimiz İngilizceyi konuşabiliyor. Yazışmaları da gayet iyi yapabiliyor. Böylece devlet okullarından eğitim almış ama dil konusunda kendisini yeterince geliştirememiş olanlara kıyasla iş hayatında daha avantajlı pozisyonlar elde edebiliyorlar.
Bu farkın ana nedenlerinde işin uzmanları birleşiyor; okullarımızda lisanın grameri üzerinde gereksiz düzeyde odaklanmak, günlük pratiğe ilişkin yeterince tecrübe kazanılmasına engel oluyor. Aslında belki de eğitim sistemimizde bu sorun sadece dil eğitimi ile ilgili değil, her alanda var…
Çocuklarımız liseden çok karışık matematik problemlerini çözebilecek şekilde mezun oluyor ama bir de bakıyorsunuz ki, basit bir bakkal hesabını yapamayabiliyorlar…
* * * *
Bu yazımızı okuyunca, nasıl olacak da İngilizce ana dilimiz haline gelecek sorusu ile kafası karışacaklara bir anımı anlatarak yazıma devam edeceğim;
Çorum’un Sarımbey köyünden rahmetli Ali Rıza Karagöz’ü, Tokat’ın Dökmetepe köyünde tuğlacılık yaparken tanıdım.
Ali Rıza Karagöz rahmetli Abdullah Ercan’ın “Çorumlu Şairler” isimli muhteşem eserinde şiiri olan şair. Şiirleri de tam şiir yani!
Tanışmamız 1965 yılı…
Bir kitapçık yazmış: “Evrensel Çağrı”. Başı belaya girmiş. Komünizm propagandası yapmaktan yargılanmış. Paçayı zor kurtarmış.
Çeşitli ülkelerin Devlet Başkanlarına gönderdiği kitapçıktan bana da hediye etti. Özetle: “İnsanların birbirini öldürmesi, gereksiz anlaşmazlıklar, kavgalar insan olmaya yakışmıyor. Dünyanın tek lisanı olsun. Herkes, her gittiği yerde birbiri ile kolayca anlaşsın. Ayrılıklardan dolayı savaşlar olmasın. Dünyanın tek lideri olsun!” diyor.
Ali Rıza Karagöz bunları 60 sene önce düşlemiş. Bu fikrin katılabileceğimiz ve katılamayacağımız yanları olabilir ama önemli olan şu; dünyada anlaşmazlıklar sürüyor. Ortadoğu’da, en çok da İslam âleminin bulunduğu yerlerden, her gün ölüm haberleri alıyoruz. “Kürt diye birileri yok!”-“Ben kürdüm, Kürtçe konuşacağım” diye başlayan savaşta 30 senedir verdiğimiz zayiat tarihin ibret sayfalarını oluşturacaktır.
Bütün bunlara karşılık ticaret, sanayi, kültür, bilim gibi alanlarda, bütün dünyada tek lisan konusuna doğru gidildiği açıktır. Bu gerçek, gün geçtikçe daha da hâkimiyetini kuruyor.
Tedbirimizi almalı bu hâkimiyetin dışında kalmamak için İngilizce başta olmak üzere yabancı dil konusunu çözmeliyiz.
En güzel günler sizlerin olsun.
06.03.2014