24 Ocak… Şöyle bir yoklayalım belleğimizi… Kaç olay
hatırlarız?
24 Ocak 1980 Ekonomik Kararları’nın açıklanması… Bu
açıklamayı yapan dönemin Başbakan’ı Süleyman Demirel biliyor muydu acaba böylesi
bir tasarrufun demokratik bir toplumda, sendikaların, demokratik kitle
örgütlerinin var olduğu bir ülkede hayata geçmesinin zordan da öte bir zorluk
olduğunu?
Kaç kez yazdık, Erol Manisalı Hoca’nın 1977’den kalma bir
anısını…
Yer, Park Otel Taksim-İstanbul… Yapılacak açık oturumun
konuşmacılarından biri Erol Manisalı’dır. Diğer konuşmacıyı Manisalı Hoca şöyle
tanımlar… Kısa boylu, şişman, gözlüklü, kırpık bıyıklı biri… DPT’de
mühendismiş… Turgut Özal… Daha sonra 24 Ocak kararlarının mimarı olacak, 12
Eylül Amerikancı darbesinin Başbakan Yardımcı ve 1983’den sonra ise ANAP Genel
Başkanı, Başbakan ve Cumhurbaşkanı seçilecektir. “Anayasa’yı bir kere delmekle
bir şey olmaz…”, “Federasyonu tartışalım…” diyen Sam Amca’nın gözde adamı,
tonton (!) bir zattır.
1977’de Turgut Özal’ın savunduğu ekonomi politikaları
"24 Ocak 1980 Kararları" ile başlayarak ve 12 Eylül 1980 darbesinden
sonra sürdürülen, Türkiye’yi uluslararası sermayeye teslim ederek ülkeyi açık
pazara dönüştüren bir açılımdır.
Bu politikalara, “Bunlar ancak demokrasinin, sendikaların,
demokratik kitle örgütlerinin olmadığı ülkelerde uygulanabilir” diye itiraz
eden Erol Manisalı’ya Özal’ın yanıtı “Bunlar olacaktır” söylemidir.
"24 Ocak 1980 Kararları" hızla gelmekte olan 12
Eylül 1980 darbesinin sosyoekonomik zeminidir. Bu kararların mimarı Turgut Özal
ise 12 Eylül 1980 darbesinin nesidir? Başbakan Yardımcısı… Kararları açıklayan
dönemin Başbakanı ise Zincirbozan’dadır nice siyasetçi ile birlikte…
“Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir. Bir şey vuku buluyorsa
o şeyin önceden planlandığından emin olabilirsiniz…” ABD Başkan'ı Rooswelt'in bu öngörüsü, altı
çizilerek tarihe kaydedilmelidir.
Özal bir tesadüf olmayıp, Türkiye için hazırlanan 2012
yılında tüm çıplaklığıyla ortaya çıkan planın, sahneye konulan oyunun sahte baş
aktörüdür.
24 Ocak 1993 ise emperyalizmin sahneye koyduğu oyunun perde
arkasını görerek Türk toplumuna anlatan Uğur Mumcu’nun bombalı bir suikast
sonucu öldürüldüğü tarihtir.
Dönüp 24 Ocak 1980 ve sonrasına bakıyorum. Uğur Mumcu’nun
cenazesi için yüz binlerin Ankara’ya akışı… Yürekleri duydukları büyük ve
gerçek acıyla sarsılanların karanfilleri ve mafya liderinin gönderdiği
çelenk... Kitlelere hedef şaşırtmada emperyalizm, her zamanki gibi son derece
başarılıdır Uğur'un cenazesinde…
Ulusalcı, antiemperyalist önderleri taşeron kullanarak
öldürttükten sonra kendi kanlı ellerini ve emellerini saklamak için ne diye
bağırtılmıştı kitleler?
“Mollalar İran’a”…
Attırılan bu slogandan sonra birileri kanlı ellerini
pardösülerinin ceplerine sokup usulca sıvışmışlardır o meydandan… İşlem
tamamdır çünkü…
Ne olmuştur Uğur Mumcu’nun üzerinde çalıştığı terör örgütü
PKK dosyasına? 1993’de hangi bilgilere ulaşmış, hangi bağlantıları çözmüştür
acaba?
Üstü örtüldü gitti bu dosyanın…
Turgut Özal’ın en büyük ideali “Anadolu Cumhuriyetleri
Federasyonu“nu ilan etmek ve bu federasyonun başkanlığına soyunmak değil midir?
19 Aralık 1992_de Ankara’da Turgut Özal’ın himayesinde
Türkiye Gönüllü Kültür Teşekkülleri 3. İstişare Toplantısı yapılmıştır.
O toplantıda, dönemin Refah Partisi milletvekili olan
Abdullah Gül, “Türkiye’nin Güvenliği ve Bütünlüğü Açısından Moral Değerler”
konulu bir tebliğ sunmuştur.
Tebliğden çarpıcı satır başları…
•Türkiye’de sistem bunalımı vardır.
•Bu sistem, halkına zıt, halkı ile barışık olmayan, ona
düşman olan bir sistemdir.
•70 senedir uygulanan bu sistem, bizi bugün ülkenin
bütünlüğünü konuşma noktasına getirmiştir.
•Türkiye’nin bu resmi ideolojisinin tabii karakterleri, bu
sistemi kuran tek partinin altı sloganı ile ortaya çıktı…
Bu sunuma cepheden karşı çıkan ve Cumhuriyet’in kurucu
felsefesini, Kemalist Devrim’i savunanların hele o dönemde önde geleni
Kalpaksız Kuvvacı diye tanımlanan Uğur Mumcu değil midir?
ABD BaşkanlarındaN Roosevelt’in o sözünü mıh gibi çakmalıyız
belleklerimize…
“Siyasette hiçbir şey tesadüf değildir. Bir şey vuku
buluyorsa o şeyin önceden planlandığından emin olabilirsiniz…”
Prof. Dr. Muammer Aksoy, Doç. Dr. Bahriye Üçok, Prof. Dr.
Ahmet Taner Kışlalı, Doç Dr. Necip Hablemitoğlu, Orgeneral Eşref Bitlis ve
Gaffar Okkan’ın katledilmesi gibi…
Sağ gösterip sol vurmada da üstüne yoktur emperyalizmin…
Hırant Dink'in 5. ölüm yıldönümü ve davanın karara
bağlanmasının ardından, kitlelere oynatılan binlerce figüran rolüne ne demeli?
Ellerinde “Hepimiz Ermeni’yiz” kartonları, dillerinde o slogan…
Her eylemde yapan, yaptıran vardır. Ama en önemlisi o
eylemden kimin kazançlı çıktığıdır. Uğur Mumcu öldürülmüş, ama kitlelere yanlış
hedef gösterilerek toplumdaki muhalif enerji topraklanarak boşaltılmıştır.
Hırant Dink suikastından kazançlı çıkan yine emperyalizm ve onun
işbirlikçileridir.
Kalpaksız Kuvvacı Uğur Mumcu, emperyalizmin tertiplerini
Türk milleti ile paylaştığı için şehit edilmiştir. O görkemli cenaze töreninde
ise hedef saptırması yapılarak "Mollalar İran'a" sloganı attırılmıştır.
Tıpkı bugün "Hepimiz Ermeni’yiz" sloganı attırılarak, binlerce
figüranı oynatılan "Yetmez Ama Evet!"çiye baş düşman emperyalizmi
saklamada perde görevi yaptırılması gibi... Vay aydınlar vay... Siz neleri
karartmaktasınız, bir bilseniz... Sizi, siz lejyoner aydınları Türk milleti hiç, ama hiç
affetmeyecektir...
Oynanan oyun, 2012 içinde dayatılacak “Sivil Anayasa”
tertibine karşı toplumu etkileyerek referandumda oy toplamak… Bu oyunun içinde
Kenan Evren ile Tahsin Şahinkaya’nın ve hatta bazı bürokratlar hakkında
soruşturma açılması da vardır. Topluma karşı “Bakınız biz ne kadar ileri
demokratız, işte darbecilerle hesaplaşıyoruz…” edebiyatı yapılırken bir de
bakmışsınız ki devrimle kurulan Türkiye Cumhuriyeti etnik temelde
federasyonlara ayrılıvermiş…
Olanla olması gerekenin ayırtına varamayanlar bir diğer
deyişle iki hamle sonrasını göremeyenlere söylenecek şey, “Uyan ey gözlerim
gafletten uyan…”dır.
Ne demişti Roosevelt, “Siyasette hiçbir şey tesadüf
değildir. Bir şey vuku buluyorsa o şeyin önceden planlandığından emin
olabilirsiniz…”
Tüm şehitlerimizi sevgi ve saygıyla anıyorum… Verdikleri
kararlı mücadele Kemalist Devrim’in yolunu aydınlatmaya ve Türk milletine yol
göstermeye devam ediyor.